AİLELERBAĞIMLILIĞI 2 YIL SONRA FARK EDİYOR
Başta alkol, sigara olmak üzere her türlü bağımlılığın aslında tedavisi mümkün olan bir beyin hastalığı olduğunu belirten Yrd. Doç.Dr. Onur Noyan, özellikle gençlerde özenti ile başlayan bağımlılığı ailelerin ancak 2 yıl sonra fark edebildiklerini söyledi.
Her türlü madde bağımlılığının tedavisi mümkün olan bir beyin hastalığı olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi AMATEM Birimi’nden Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, madde bağımlısı kişilerin mantıklı düşünme ve davranışlarını kontrol etme özelliğini kaybettiklerini söyledi. Yrd.Doç. Dr. Noyan, şöyle konuştu:
Tekrarlayan bir beyin hastalığıdır!
“Bağımlılık kişinin irade eksikliği, kişilik bozukluğu sebebiyle ortaya çıkan bir durum değildir. Bağımlılık zarar verici sonuçlara rağmen, zorlantılı bir şekilde madde/alkol kullanma ile karakterize uzun soluklu ve tekrarlayıcı bir beyin hastalığıdır. Madde kullanan kişilerin mantıklı düşünme ve davranışlarını kontrol etme yetileri bozulmaktadır. Bağımlılık, uzun zamanda ortaya çıkan, büyük ölçüde davranışları etkileyen bir beyin hastalığıdır. Beynin temel ‘haz’ maddesi olan ‘dopamin’in dengesinin bozulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Beynin ödül ve ceza merkezinde yapısal bozukluklar meydana gelmesi ile bağımlı olan bireyler anlık olarak alacakları hazza odaklanmakta, uzun dönemde ortaya çıkabilecek zararları değerlendirememektedir. Bu durumu kısaca ‘gelecek körlüğü’ olarak tanımlayabiliriz.”
Sürekli solaryuma girmek de bağımlılık
Bağımlılığı sadece madde ve alkol kullanımı ile sınırlandırmamak gerekli, son dönemlerde tekrarlayıcı davranış bozuklukları ile giden kumar, internet, dijital oyun, alışveriş, cinsellik, egzersiz, solaryum, aşırı çalışma, akıllı telefon bağımlığı gibi ödül sistemini uyaran yineleyici ve kompulsif davranış örüntüleri ile ilerleyen durumlardavranışsal bağımlılıklar altında incelenmeye başlamıştır.”
Bağımlılık nasıl oluşuyor?
Kişilerin genellikle ilk denemelerini merak nedeniyle yaptıklarını belirten Yrd. Doç.Dr. Noyan, bağımlılığa giden süreci şöyle anlattı:
“Kimse bağımlı olacağını düşünerek madde kullanmaya başlamaz. Belirli risk faktörleri zemininde temelde ‘merak’ duygusu ile ilk deneme yapılır. Bu dönemde hem merak hem de korku vardır. Merak duygusunun ağır bastığı noktada ‘bir kereden hiçbir şey olmaz’ düşüncesi ile madde kullanılır. Korkunun yenilmesi, bağımlılık fitilini ateşlemiştir. Artık bağımlılık kısır döngüsü başlar. Sonra birkaç deneme daha olur. Maddenin ‘keyif verici’ etkileri deneyimlenir. Kısa dönemde bir zararını hissetmez. ‘Bu son kullanımım’ diyerek kullanımlar sıklaşır. ‘Bir daha asla kullanmayacağım’ şeklindeki söylemler hep ‘son’ kullanımı başlatır.
Hep ‘bu son’ denir ama bu sonlar hiç bitmez!
Ama o son kullanımlar hiç gelmez. Ben bağımlı değilim, kendimi kontrol ediyorum dendiği anda, madde arayışları, daha yüksek dozda madde ihtiyacı ile artık ‘bağımlılık’ başlamış, iş işten geçmiştir. ‘Gelecek körlüğü’ başlamıştır artık. Uzun bir süre sonra kişi maddenin zararlarını görmeye başlar. Fakat maddeden alınan keyif, kişinin algıladığı zararların önüne geçmiştir.’ Maddeyi bırakma arzusu ve bunu becerebileceğine karşı inancı kaybolur ve kişi kendisini güçsüz hissetmektedir. ‘Bu meret bırakılmaz ki‘ düşüncesi ile kullanım artarak devam eder.
Bu dönemde algılanan zararlar artarsa kişide madde kullanımından kurtulma isteği doğabilir. Maddeyi bırakma isteği maddeyi alma hissinden daha kuvvetli olduğu için kişinin bu aşamada desteklenmesi ve umut verilmesi onun "becerebilirim" inancını destekler. Sonunda bir süre bırakır. Olumsuz durumlar unutulur. Keyif verici etkileri aklındadır. Kişinin kendine güveni gelir. ‘Ben kendimi kontrol edebiliyorum, bir kereden bir şey olmaz’ düşüncesi ile paragrafın ilk cümlesine geri dönülür. Kısır döngüye tekrar girilir. “
Merakla başlıyor, bağımlılığa dönüşüyor
Davranışsal bağımlılıkların temelinde yineleyici davranışların yer aldığına dikkat çeken Yrd. Doç.Dr. Onur Noyan, şunları söyledi:
“Bireylere haz veren davranışlara devam edilmesi halinde bu bir süre sonra alışkanlık durumuna dönüşür. Belirli bir davranışla fazla uğraşma kişinin gerçek dünyadan uzaklaşmasına, kendisini iyi hissettirmesine neden olurken, bu davranışların yinelenmesini beraberinde getirmektedir. Bu davranışları tekrarlaması ile kişi davranışlarını zamanla kontrol etmede zorluk, tekrarı engellenince gerginlik, öfke, huzursuzluk gibi yoksunluk bulguları yaşamaktadır. Bireylerin işlevselliği bozan davranışlarının giderek artan bir şiddette sürmesi ile işlevselliğin bozulmasına neden olmaktadır.”
Bağımlılıkla nasıl mücadele edilir?
“Bağımlılık tedavisi olan bir beyin hastalığıdır. Bağımlılıkla mücadele öncelikle bağımlılığın ortaya çıkmasına engel olmakla başlamalıdır. Bağımlılık oluştuktan sonra tedavi süreçleri, maddelerin vücuttan temizlenmesi, kişide bağımlılıkla ilgili farkındalık oluşturulması, maddenin bırakılması, madde kullanmamanın sürdürülmesi, tekrar başlamanın engellenmesi ve rehabilitasyon kısmıdır.”
Ergenlik en riskli dönem
En etkili olunabilen aşama, bağımlılık yapıcı maddeleri kullanmaya başlamanın engellenmesi ve madde kullanımı bırakıldıktan sonraki rehabilitasyon sürecidir. Ülkemizde son dönemde önleme çalışmaları önem kazanmakta ve tüm kesimler çaba sarfetmektedir. Bağımlılık yapıcı madde kullanma yaşının 15’e kadar düştüğü değerlendirildiğinde ergenlik en riskli dönemdir. Ergenlerin risk altında olduğunu düşünecek olursak ailelere ve ergenlere verilecek eğitimler büyük önem taşımaktadır. Bağımlılık başladıktan yaklaşık 2 sene sonra aileler ancak haberdar olmaktadırlar. Bu çok uzun bir zaman dilimi.
Ülkemizde rehabilitasyon süreci etkili yapılamıyor!
Bağımlılık yapıcı madde ilk kullanıldığında, kullanan ergen zararları, etkileri hakkında hiçbir şey bilmediğinden kendisini koruma ihtiyacı hissetmemektedir. Farkındalık eğitimleri ile bu dönemde koruma sağlanmalıdır. Bağımlılık farkına varıldı, tedavi edildi. Sonrasında tekrar başlamamak için rehabilitasyon süreci gereklidir. Ülkemizde rehabilitasyon süreci maalesef çok etkin yapılmamaktadır. Bağımlılıkla mücadelede rehabilitasyon süreci için uzun soluklu sağlık politikaları geliştirmeliyiz.”