CHP'Lİ CİHANER VE BÖKE'DEN ÇAĞRI METNİ
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekilleri Selin Sayek Böke ile İlhan Cihaner, CHP'nin 36'ncı Olağan Kurultayına yönelik bir çağrı metni yayımladı.
"Partimizin 36. Olağan Kurultayının delegelerine, tüm CHP üyelerine ve Türkiye’ye çağrımızdır:" denen açıklamada, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu eşitsizlik ve adaletsizliklerin, "Saray Rejimi’nin dayattığı neoliberal ekonomi anlayışı ve din istismarcısı siyasal İslam’ın tekçi, baskıcı dayatmasından kaynaklandığı" vurgulandı.
Gezi Parkı direnişinin, 'Hayır' iradesinin ve Adalet Yürüyüşü'ndeki duruşun, Saray'ın Cumhuriyet devrimlerine saldırısı ve baskılarına karşı kurucu siyaset olarak inşa edilmesi gerektiğinin vurgulandığı çağrıda, "Bu siyaset, kapsayıcı bir sosyal demokrat programa ve anti-faşist mücadelenin gerektirdiği örgütlenmeye dayanmalı." dendi.
CHP'nin 36. Olağan Kurultayının, Türkiye’yi demokrasiye taşıyacak iktidar yürüyüşü için gereken; ideolojik, kurumsal ve örgütsel değişimin gerçekleştirilmesi için çok önemli bir fırsat olduğunun kaydediğildiği açık çağrıda, Böke ve Cihaner, şu çözümlere işaret etti:
Toplumsal muhalefetin en büyük örgütlü gücü ve öncüsü olan CHP, “sürekli OHAL” rejimini normalleştirmeyen, gayrimeşru olanı meşrulaştırmayan, olağanüstü koşullara uygun olağanüstü bir muhalefeti örgütlemeli. Bugün olağanüstü koşullara rağmen, muhalefet olağan dönemin siyasi araçları ve yöntemlerine sıkışmış durumda. Bu doğrultuda, CHP, Meclis içindeki mücadeleyi bir siyasi tavırla birleştirmeden, “olağan dönemin yasama faaliyeti” olarak sürdürme anlayışına son vermeli. OHAL rejimi sona erene, asgari demokratik bir ortama geçilene kadar ve adil, güvenli bir seçim ortamı sağlanana dek, Meclis’te aktif boykot, Meclis çalışmalarından çekilme ve benzeri demokratik araçlar parti kurullarında ciddi şekilde değerlendirilmeli.
Partimiz siyasal İslam ve neoliberalizme cepheden karşı çıkmaktan çekinmemeli. Bir kitle partisinin kapsayıcılığı, ‘’ideolojik belirsizlik’’ tuzağına düşmeden, temel ilkelerini net olarak tarif etmekten ve bu ilkelere dayalı bir gelecek hayalinde toplumu ortaklaştırmaktan geçer. CHP’nin kuracağı siyaset, AKP’nin dayattığı siyaseti toplumun iradesi sanan ve bu duruma uymak için kendisini değiştiren, kendi kimliğine yabancılaşan değil; kendisi olarak, mevcut düzeni değiştirmek iddiasında olmalı.
Cumhuriyet devriminin temel ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerlerinin savunulması, AKP’nin tanımladığı biçimiyle “muhafazakar hassasiyetler”, “güvenlik”, “millilik”, “konjonktür” gibi gerekçelerle ihmal edilmemeli. Bu değerler tavizsiz biçimde sahiplenilmeli. Bu yaklaşımla, örneğin Kürt meselesinde, halkı, salt güvenlikçi baskı politikalarıyla terör arasına sıkıştırmayı reddeden, demokratik siyaset alanını genişleterek kalıcı toplumsal barışı sağlamakta kararlı sosyal demokrat bir çözüm çerçevesi ortaya konulmalı. Bu doğrultuda, Cumhuriyet devriminin temel ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerleri olan; laiklik, özgürlük, demokrasi, eşitlik ve barış, kararlılıkla ve tavizsiz savunulmalı.
AKP faşizmi karşısında direnen toplumsal muhalefetin bütün ilerici unsurlarını siyasete ve partimize taşıyacak siyasi katılım mekanizmaları, meclisler/forumlar gibi yatay örgütlenme biçimleri kullanılmalı. Bu siyasi dönüşüm ve örgütlenmenin gereği olarak, parti adına kararlar parti kurullarında alınmalı, bu kurulların seçimleri demokratik biçimde yapılmalı. Belediyelerin ve genel merkezin örgüt seçimlerine açıktan/örtülü müdahalesi olmamalı, partinin kadroları blok değil çarşaf liste yöntemiyle belirlenmeli.
CHP'ye ve Türkiye'ye 'gelecek için' açık çağrı başlıklı metnin tam hâli şöyle:
KURULTAY VE GELECEK İÇİN AÇIK ÇAĞRI
Partimizin 36. Olağan Kurultayının delegelerine, tüm CHP üyelerine ve Türkiye’ye çağrımızdır:
Geçmişi biz kurduk, geleceği de biz inşa edelim!
Bütün karanlığa rağmen umut kapıda duruyor. Bu açık çağrımız işte bu umut dolu geleceği kurmak için...
Devletler, sınırlar, kurumlar, kimlikler, değerler alt üst oluyor. Yeni dünya düzeni; şiddet, terörizm, göç, iklim değişikliği, artan eşitsizlikler, emeğin kazanılmış haklarının geriletilmesi, kimlik siyasetinin ön plana çıkmasıyla dönemimize damga vurdu.
Ancak bu hegemonya çöküyor. Egemenler bu çöküşü, otoriter rejimler inşa ederek ve aşırı sağı güçlendirerek ertelemeye çalışıyor. Bir yandan da bu çöküş, ezilenlerin ve sömürülenlerin, sol değerler etrafında örgütlenmesiyle daha eşit, daha özgür, daha demokratik bir geleceğin kurulması için de tarihsel bir fırsat yaratıyor.
Ezilenlerin ve itiraz edenlerin hayaleti yeniden meydanlarda dolaşıyor.
Türkiye’de de benzer bir tarihsel fırsatın eşiğindeyiz...
Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu eşitsizlik ve adaletsizlikler, Saray Rejimi’nin dayattığı neoliberal ekonomi anlayışı ve din istismarcısı siyasal İslam’ın tekçi, baskıcı dayatmasından kaynaklanıyor. Bu rejim artık yapısal sınırlarına dayandı. Bu rejimin Türkiye’ye vaadi, daha fazla hukuksuzluk, daha fazla baskı, daha fazla yoksulluk ve savaş... Meclis işlevsizleştirilmiş, Anayasa fiilen yok edilmiş, parti genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları tutuklu. Ülkemizin nerede ise yarısı yerel yönetimlerde demokratik temsil hakkından yoksun kalmış durumda.
Ancak umut büyük...
Saray’ın, devletin bütün olanaklarını kullanarak Cumhuriyet devrimlerine saldırmasına ve baskısına rağmen toplumun tüm ilerici kesimleri, en somut örneklerini Gezi’de, “Hayır” iradesinde, Adalet Yürüyüşü’nde gördüğümüz bir karşı duruş sergiliyor; başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet devrimlerinin kazanımlarını koruma iradesini gösteriyor.
Gelinen noktada, bu iradenin, bir kurucu siyaset olarak inşa edilmesi sorumluluğu önümüzde duruyor. Bu siyaset, kapsayıcı bir sosyal demokrat programa ve anti-faşist mücadelenin gerektirdiği örgütlenmeye dayanmalı. Zamanın ruhu dünyayı ve Türkiye’yi sağ siyasetin değerleriyle okuyan değil, sosyal demokrasinin ilkeleri ışığında, sınıf temelli, emekten yana, kendi ideolojik çizgisi ve toplum talebi konusunda net bir sol siyaseti çağırıyor.
Kurultay çok önemli bir fırsat...
Olağan Kurultay, Türkiye’yi demokrasiye taşıyacak iktidar yürüyüşü için gereken; ideolojik, kurumsal ve örgütsel değişimin gerçekleştirilmesi için çok önemli bir fırsat. Bu nedenle Kurultay, genel başkan değişikliği, kişisel dayanışma ve delege sayısı yarışına indirgenmemeli. Kurultay, ülkenin sorunlarına dair partinin net bir siyasi çizgi ve tavır geliştirmesi için fikirlerin tartışıldığı bir zemine dönüştürülmeli.
CHP’nin olağanüstü rejim karşısında her türlü meşru demokratik aracı kullanmakta kararlı, toplumsal muhalefetin enerjisini siyasete taşıyacak sosyal demokrat bir alternatifi Türkiye’nin önüne koyması tarihsel bir görevdir. CHP benzeri bir tarihsel görevi Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yerine getirmişti. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde emperyalizme karşı verilen ilk bağımsızlık savaşını Cumhuriyet’le tamamlamış, devrimlerle de dünyaya ilham vermişti. Bugün de, sloganlara hapsedilmemiş ve içeriğinden soyutlanmamış Atatürk devrimleriyle, evrensel sosyal demokrat değerleri günümüz için bütünleştiren yeni bir devrimci siyaseti var etmek görevimiz.
Ülkemizde son dönemde olağanüstü koşulların derinleştiği her kritik dönemeçte muhalefetin tavrı, koşulların ağırlaşmasının önüne geçemedi. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday belirlenmesi süreci, savaş tezkerelerine ilişkin geliştirilen tutum, dokunulmazlıkların kaldırılması sürecindeki tavır, Yenikapı mitingine ilişkin tutum, 16 Nisan referandumu gecesi gayrimeşru sonuç karşısında tepkisiz kalınması ve benzeri örneklerde tekrar tekrar yaşadığımız gibi bu “siyasetsizleşme”süreci kalıcı bir politik çizgi ve yönetim tarzı haline getirildi. CHP’nin tarihi sorumluluğu, daha fazla zaman kaybetmeden, AKP faşizmini aşarak, Türkiye’yi laik, özgür, demokratik bir sosyal hukuk devleti olarak yeniden ayağa kaldırmaktır.
Bu anlayışla;
Toplumsal muhalefetin en büyük örgütlü gücü ve öncüsü olan CHP, “sürekli OHAL” rejimini normalleştirmeyen, gayrimeşru olanı meşrulaştırmayan, olağanüstü koşullara uygun olağanüstü bir muhalefeti örgütlemeli. Bugün olağanüstü koşullara rağmen, muhalefet olağan dönemin siyasi araçları ve yöntemlerine sıkışmış durumda. Bu doğrultuda, CHP, Meclis içindeki mücadeleyi bir siyasi tavırla birleştirmeden, “olağan dönemin yasama faaliyeti” olarak sürdürme anlayışına son vermeli. OHAL rejimi sona erene, asgari demokratik bir ortama geçilene kadar ve adil, güvenli bir seçim ortamı sağlanana dek, Meclis’te aktif boykot, Meclis çalışmalarından çekilme ve benzeri demokratik araçlar parti kurullarında ciddi şekilde değerlendirilmeli.
Partimiz siyasal İslam ve neoliberalizme cepheden karşı çıkmaktan çekinmemeli. Bir kitle partisinin kapsayıcılığı, ‘’ideolojik belirsizlik’’ tuzağına düşmeden, temel ilkelerini net olarak tarif etmekten ve bu ilkelere dayalı bir gelecek hayalinde toplumu ortaklaştırmaktan geçer. CHP’nin kuracağı siyaset, AKP’nin dayattığı siyaseti toplumun iradesi sanan ve bu duruma uymak için kendisini değiştiren, kendi kimliğine yabancılaşan değil; kendisi olarak, mevcut düzeni değiştirmek iddiasında olmalı.
Cumhuriyet devriminin temel ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerlerinin savunulması, AKP’nin tanımladığı biçimiyle “muhafazakar hassasiyetler”, “güvenlik”, “millilik”, “konjonktür” gibi gerekçelerle ihmal edilmemeli. Bu değerler tavizsiz biçimde sahiplenilmeli. Bu yaklaşımla, örneğin Kürt meselesinde, halkı, salt güvenlikçi baskı politikalarıyla terör arasına sıkıştırmayı reddeden, demokratik siyaset alanını genişleterek kalıcı toplumsal barışı sağlamakta kararlı sosyal demokrat bir çözüm çerçevesi ortaya konulmalı. Bu doğrultuda, Cumhuriyet devriminin temel ilkeleri ve sosyal demokrasinin evrensel değerleri olan; laiklik, özgürlük, demokrasi, eşitlik ve barış, kararlılıkla ve tavizsiz savunulmalı.
AKP faşizmi karşısında direnen toplumsal muhalefetin bütün ilerici unsurlarını siyasete ve partimize taşıyacak siyasi katılım mekanizmaları, meclisler/forumlar gibi yatay örgütlenme biçimleri kullanılmalı. Bu siyasi dönüşüm ve örgütlenmenin gereği olarak, parti adına kararlar parti kurullarında alınmalı, bu kurulların seçimleri demokratik biçimde yapılmalı. Belediyelerin ve genel merkezin örgüt seçimlerine açıktan/örtülü müdahalesi olmamalı, partinin kadroları blok değil çarşaf liste yöntemiyle belirlenmeli.
Bu değerler ışığında siyaset yapan bir CHP, Türkiye’nin de geleceğini değiştirecek.
Ülkemizin birikimine güveniyoruz. Biliyoruz ki; milyonlar özgürlük, eşitlik, laiklik ve demokrasiyi ayağa kaldırmaya hazır. Şimdi sıra bizde. Kurultayımızda belirlenecek yönetim organlarımızın, tarif ettiğimiz doğrultuda oluşması için tüm partililerimizi beraber olmaya çağırıyoruz.
Kurultayın delegelerine, CHP üyelerine ve Türkiye’ye çağrımızdır:
Geçmişi biz kurduk, geleceği de biz inşa edelim!
Selin SAYEK BÖKE İlhan CİHANER
CHP İzmir MV CHP İstanbul MV