CHP'li Emecan "6 Milyon Öğrenci Eba'dan Yararlanamıyor
Türkiye'deki 278 öğrenci başına bir profesör, 476 öğrenci başına bir doçent, 193 öğrenci başına bir doktor öğretim üyesi ve 156 öğrenci başına da bir araştırma görevlisi düşüyor.
CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Eğitim Bakanlığı üzerine konuştu. Pandeminin en çok sarstığı alanlardan birinin eğitim olduğunu vurgulayan CHP’li Emecan, “Sayıştay raporunda da bahsedildiği gibi liyakatsiz atamalar eğitimin kalitesini adeta öldürüyor. Milyonlarca kişinin işsiz, binlerce öğretmen adayının atanamadığı ülkemizde maalesef atamalar liyakate göre değil, “yandaş” usulüne göre yapılıyor.” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan’ın konuşması şöyle:
6 Milyon Öğrenci EBA’dan yararlanamıyor
“Pandemi döneminde EBA’ya erişimde fırsat eşitsizliği iyice gün yüzüne çıktı. EBA’ya erişim sıkıntısı ‘talep fazlalığı’ ya da ‘siber saldırı’ ile açıklanıyor. Bu kabul edilemez bir açıklama.
Bakanlığınız eğitimin yurdun dört bir yanına ve öğrencilerin tamamına ulaşmasından sorumlu. Eğitim herkesin en temel haklarından biri. Dolayısıyla Eba’da yaşanan sorunlar arzla taleple açıklanamaz. Siz talebin ne kadar olacağını bilmiyor muydunuz?
Ülkemizde 15 milyon 88 bin 592 devlet okullarında öğrenci var. Kurduğunuz EBA alt yapısı ancak 1 milyon öğrenciye hizmet verebilecek seviyede. 6 milyona yakın öğrenci ise uzaktan eğitime hiç erişemiyor. Sonra daha önce planlamadığınız birtakım ek yöntemler devreye soktunuz ama EBA uygulaması öngörüsüzlüğünüz büyük bir ispatıdır.”
MEB Yandaşla İşbirliği Halinde
“Yandaşın korunduğu bir konu da bakanlığınızın iktidara yakın vakıf ve derneklere aktardığı paralardır. Bunun en tipik örneklerinden biri İHH İnsani Yardım Vakfı’dır. İHH Vakfı, MEB ile imzalanan protokol kapsamında 2013’den itibaren binlerce okulda para toplama imkanı bulmuştur. İHH’nin MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığı protokoller kapsamında ilkokul, ortaokul, lise, özel okul, Kuran kursları ve hatta okul öncesi sınıflarına kadar uzanmıştır. 2013-2014 eğitim döneminde 2 bin 64 sınıftan “bağış” adı altında para toplanırken, bu oran 2016 yılında 8 bin 848 sınıfa yükselmiştir. 2014’te toplanan yaklaşık 8 milyonluk bedel ise 2016’ya gelindiğinde 29 milyon TL’ye ulaşmıştır.
Birçok okul müdürü okulunun günlük ihtiyaçlarını ödenek gönderilmediği için öğrencilerinden bağış alarak yürütmeye çalışırken siz bir de velilerin, öğrencilerin birtakım dernekler ve vakıflar tarafından sömürülmesine aracı oluyorsunuz.”
Üniversite Sayısı Artıyor Nitelik Düşüyor
“Türkiye’de 2019 yıl sonu itibariyle 129 devlet 73 vakıf ve 5 vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere yükseköğrenim kurumlarının sayısı 207’ye ulaşmış durumdadır. Özellikle 2004 yılından itibaren üniversite sayısında hızlı bir artış yaşanmıştır.
Üniversite sayısı hızla arttırılırken nitelikli öğretim üyesi sayısı aynı oranda artmamakta, üniversite ve fakülte sayılarında artışa gidilirken, akademik kadrolar ve fiziksel şartların yeterliliğinin sağlanamaması lisans eğitiminin niteliğinde düşüşe neden olmaktadır. Türkiye’deki devlet üniversitelerinde 278 öğrenci başına bir profesör, 476 öğrenci başına bir doçent, 193 öğrenci başına bir doktor öğretim üyesi ve 156 öğrenci başına da bir araştırma görevlisi düşmektedir. 2 milyon öğrencisi olan Almanya’da akademisyen sayısı 416 bin 240, 2 milyon öğrencisi olan İngiltere’de ise 161 bin akademisyen vardır.”
Dünya Üniversiteleri Arasında İlk 500’de Yokuz
“Üniversitelerdeki eğitimin niteliği düştükçe, Türkiye’deki üniversitelerin dünya üniversiteleri arasındaki sıralaması da hızla düşmektedir. 2000’li yılların başında dünya sıralaması içinde ilk 500’e giren üniversitelerimiz mevcutken 2018 yılı itibariyle dünya üniversiteleri arasında ilk 500’e hiçbir üniversitemiz girememiştir.
Eğitimin kalitesi hızla düşerken, akademiye dönük baskılar bilimsel üretimin de gerilemesine sebep olmuştur. YÖK’ün “Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol Haritası” başlıklı raporuna göre, Türkiye, dünya akademik yayın sıralamasında 30 ülke arasında 20. sırada yer almaktadır. Yayınlarda niteliğin ölçütü olarak "bilimsel yayınlara yapılan atıf sayısı" başta gelmektedir. Bu oranlarda özellikle son altı yılda hızlı bir düşüş yaşanmıştır. 2006 yılında bilimsel yayınlara yapılan 151 bin atıf kayıtlara geçerken bu sayı 2012’de 16 bine kadar düşmüştür. Yani yayınların önemli bir kısmı uluslararası bilim ortamında ilgi çekememektedir.
Akademisyenlerin çalışma koşullarında yeterince iyileştirme yapılmaması, eğitim dengesi gözetilmeden arttırılan kontenjan ve üniversite sayıları, kadroların liyakat esaslı değil; tanıdık esaslı doldurulması gibi sorunlar eğitimin niteliğini her geçen gün düşürmektedir. Dolayısıyla kontrolsüzce artan öğretim görevlisi ve öğrenci sayısı nitelikte bir artışa sebep olamamaktadır.”