HAZIRLIK SORUŞTURMASINDA GİZLİLİK KARARI

ABONE OL

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Yasamızın 153/2 fıkrası hazırlık aşamasında müdafinin dosya içeriğini incelemesi veya dosyadaki belgelerden örnek alması soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecek ise, soruşturmayı yapan C. Savcısının istemi üzreine o yer Sulh Ceza Hakimliğince bu inceleme örnek alma yetkisinin kısıtlanabileceği hükmü yer almaktadır. Uygulamada bu kısıtlama kararına genellikle ?gizlilik kararı? denilmektedir.Müdafii soruşturma dosyasını incelemk istediğinde ? dosyada gizlilik kararı bulunmaktadır, inceleyemezsiniz.?söylemi ile cevap verilmektedir. Ancak bu kısıtlama yetkisinin şüphelinin ifadesini içeren tutanak ön soruşturmayla ilgili bilirkişi raporu ile şüphelinin hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemler ve tutanaklar hakkındakullanılamayacağı hükmüde aynı maddenin 3. fıkarasında yer almıştır. Yukarıda değindiğimiz CMK md. 153/2. Fıkra hükmü zaman zaman dar yorumlanmakta ve nadirde olsa keyfi kullanıma gerekçe yapıldığı uygulamada görülebilmektedir. CMK 153. md. kısıtlamaya ilişkin 2. fıkrasından önce 1. fıkrasına bakmaya yarar görmekteyiz. 1. fıkrada müdafinin soruşturma evresinde soruşturma dosyasının içeriğini inceleyebiliceği ve bu dosyadan istediği belgelerin birer örneğini harçsız olarak alabileceği hükmü yer almaktadır. Bu madde de aslı olan 1. fıkrada yer aldığı haliyle avukatın, dosyayı rahatlıkla ve sınırsız bir şekilde inceleyebilmesidir. Maddenin 2. fıkrasındaki kısıtlama kararı istisnai bir hüküm niteliğindedir. Durumun böyle olduğuna dair Anayasa, Avukatlık Yasası, Ceza Usul ve Ceza Yasamız ile AİHM kararları açısından bakmanında yararı bulunmaktadır.ANAYASAL AÇIDAN : Anayasamızın 36.maddesinde ?Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.? denilmek suretiyle savunma hakkının anayasal bir hak olduğu belirtilmektedir. Ancak kısıtlılık kararı bu hakkın kullanılmasına engel olmaktadır.Anayasamızın madde 19/1 fıkra hükmüne göre ? herkesin kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu, 19/5-son fıkrasının şüpheliler hakkındaki iddiaların herhalde yazılı ve bunun mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal ilgilisine bildirileceği?hükmünü taşımaktadır.Anayasamızın 38. md. ile suç ceza ilişkisi düzenlenmiş,38/3 md. fıkrası ilesuçluluğu hakkında hükmen sabit olmadığı sürece kimsenin suçlu sayılamayacağı, md. 15/2-son cümlesiyle mahkeme kararı ile saptanmadan kimse suçlu sayılamaz hükmü yer almakatadır. Anayasamızın yukarıda sıralanan hükümlerine bakıldığında kısıtlama kararının veriliş tarihi itibarıyla geçerli ve yasal sayılsa da arada geçen uzun süreç sonunda geçerliliğini kaybederek anayasaya aykırı bir ortamın doğmasına neden olduğu ortaya çıkmaktadır.AVUKATLIK YASASI AÇISINDAN : 1136 sayılı Avukatlık yasasının 1. maddesi ile ?avukatlığın kamu hizmeti gören ve serbest bir meslek? olduğu belirtilmiştir. Avukatlık yasasının 2. maddesinde 4667 sayılı yasa ile getirilen değişiklikte özellikle :? Yargı organları , Emniyet makamları, Kamu kurum ve Kuruluşları, ?. Noterler, ?. Vakıflar ile sair özel ve tüzel kişi ve kurumların? avukatlara görevlerini yerine getirmelerinde yardımcı olmak zorunda olduklarına? açıkca yer vermiştir. Kısıtlama kararının dar yorumu dışında uygulanması halinde Avukatların da görevlerini zamanında ve noksansız olarak yerine getirmelerine engel olunmaktadır. Bilindiği üzere Avukatlık görevi kamu görevidir. Bu gibi kısıtlamalar yüzünden kamu görevinin gecikmesi veya safsaklanmasından doğan ve doğacak mağduriyetlerin müsebbibi ilk başkışta devlet olmasına rağmen devletin de asıl sebep verene rücu ettiği unutulmamalıdır. Yukarıda açıklanan avukatlık yasasının hükümleri ile bu hükümleri destekleyen Anayasamızın yukarıda sıraladığımız hükümleri birlikte değerlendirildiğinde kısıtlama kararlarının kısa bir süreye bağlı olarak verilip uygulabileceğine işaret etmektedir. Bu kısıtlamadan aradan geçen süreç itibarıyla ? savunma hakkını ve kişi dokunulmazlığını ihlal edecek dereceye varmadan ? kaldırılması gerekmektedir.CEZA YASAMIZ AÇISINDAN :5237 sayılı ceza yasamızın amacın kişi hak ve özgürlüklerini ? korumak ve suç işlenmesini önlemek olduğu, 3. maddesinin ise suç ve ceza orantılığına yer verilmiştir. Olayımıza bu açıdan da bakıldığında kısıtlılık kararı ile kişi hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı, kişinin en doğal hakkının ? ne ile suçlandığını bilmesi? olmasına rağmen kısıtlama kararı ile Savcılığın buna engel olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle kısıtlama kararının artık bugünden sonra kaldırılması gerektiği ortaya çıkmaktadır.CEZA MUHAKEMESİ KANUNU AÇISINDAN :Ceza Muhakemesi yasamızın müdafiinin dosyayı inceleme yetkisine kısıtlama getiren 153. md.?de yer alan kısıtlama-gizlilik kararına bakıldığında bu maddedeki genel kuralın, ?müdafiinin soruşturmanın her evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği ve istediği belgelerden birer örneğini harçsız olarak alabileceğine? açık bir şekilde işaret etmiştir. (md. 153/1) Md. 153/2 de ise müdafiinin, 1. Fıkradaki hakkını kullanması soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecekse Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla bu yetkisinin kısıtlanabileceğine işaret etmiştir. Görüldüğü üzere md. 153/2 de mutlak bir kısıtlama yetkisi verilmemiş, kısıtlanabilir ihtimaline yer verilmiştir. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun md. 153/2 ye ilişkin kararında ?kısıtlamanın md. 153/1 deki genel kurala istisna niteliğinde olduğu, hatta bazı belgeler yönünden bu istisnanında geçerli olmadığına? karar verilmiştir. Kanun koyucunun bu düzenlemesi ile savunma hakkının gecikmeksizin kullanılmasını sağlamayı ve bu hakkın kullanımını kolaylaştırmayı amaçladığı tartışmasız olarak doktirin ve hukuk oteriteleri tarafından kabul edilmiştir. Yine CMK?nın 149. Maddesine göre ?şüpheli veya sanık soruşturma ve koğuşturmanın her aşamasında müdafiinin yardımından yararlanabilir? hükmü yer almıştır. Oysa kısıtlama kararı ile sanık yeterli hukuki yardımdan yararlanma imkanından yoksun bırakılmış olur ve müdafii olarak da bizler savunma görevimizi Anayasa ve yasaların emrettiği şekil ve derecede yerine getiremez duruma düşmekteyiz.AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ AÇISINDAN :AİHS?nin adil yargılama hakkını düzenleyen 6. maddesinin 3. fıkrasının b bendi hükmü ?(sanık) müdafaasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklarına sahip olmak? hakkına sahiptir. Silahların eşitliği ilkesi olarak adlandırılan bu kuralın nasıl uygulanacağı gerek Avrupa İnsan Hakları Komisyonunun (Komisyon) ve gerekse de daha sonra oluşturulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin(Mahkeme) içtihatları ile ortaya konulmuştur. Buna göre; ?Bir davaya taraf olan herkesin karşı taraf karşısında kendisini önemli bir dezavantajlı konumda bırakmayacak şartlarda, iddialarını mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmesi silahların eşitliği ilkesi olarak tanımlanabilir. Taraflar arasında adil bir denge kurulmalıdır.? ?Tarafların gösterilen tüm delillerden ve sunulan tüm mütalaalardan haberdar olması ve görüş bildirebilmesi olanağı bulunmalıdır.? ?Savcılık veya soruşturma makamı, elindeki ya da ulaşabildikleri ve sanığın kendisini temize çıkarabilmesine veya cezasının azaltılmasına yardımcı olabilecek nitelikteki tüm malzemeleri açıklamakla yükümlüdür.? ?Kendini savunmak isteyen bir sanığın soruşturma dosyasına erişiminin engellendiği ve dosyada bulunan evrakın birer nüshasının sanık tarafından alınmasına izin verilmediği haller m. 6/3 ile birlikte okunduğunda silahların eşitliği ilkesinin ihlali anlamını taşır.? ?Her ne kadar savcılık dosyasına erişme hakkı sözleşmede açıkça ifade edilmese de bu hak sözleşmenin 6. maddesinin 3/b fıkrasında bulunmaktadır. Yetkili makamlar tarafından toplanan veya toplanabilecek tüm ilgili unsurlara erişme hakkına sanık sahip olmalıdır.? Denilmekle kısıtlama kararının silahların eşitliği ilkesine aykırılığının altı çizilmektedir. Bu aykırı uygulamalar sanık haklarını ihlal etmekte olup kaldırılmasına karar verildiğinde bu ihlallerin ortadan kalkacağı muhakkaktır.Esasen soruşturmanın gizliliği kolluk safhasında uygulanması gerekmektedir. Gerek dosyadaki olayda gerekse günümüz uygulamarında kolluk safhasındaki takikatın izleme ve teknik takibe dayalı olarak yapıldığı, olayla ilgili bu safhada tüm deliller toplandıktan sonra soruşturma evrakının ve varsa mevcut sanıkların Savcılığa sevfk edildiği, artıkbu safhadan sonra toplanacak yeni delillerin genellikle kalmadığı, bu nedenle soruşturmadaki gizliliğin esasen bir önemininde kalmadığı gerçeği söz konusudur. Soruşturmanın adliyeye intikali ile zaten herşey ilgilileri tarafından öğrenilebilmektedir.