İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASINDAN YAĞMUR AÇIKLAMASI
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin, İstanbul’da yaşanan su taşkınlarıyla ilgili bir açıklama yaptı.
Odanın yaptığı açıklama şöyle :18 Temmuz 2017 Betona teslim edilen bir kentin yağmura teslim olması kaçınılmazdır Dün gece başlayan yağmurun neden olduğu su taşkınları İstanbul’da hayatı bitme noktasına getirdi. TV ekranlarına yansıyan görüntüler vahametin boyutunu gözler önüne sermeye yetiyor.
Dünyanın sayılı metropollerinden olan İstanbul’un karşı karşıya kaldığı tablo, kentleşme ve yapılaşma gerçeğimizi gün yüzüne çıkardı. Su taşkını İstanbul’la birlikte Trakya bölgesindeki kentlerimizi de etkiledi. Ancak asıl büyük etki İstanbul’da görüldü. İstanbul kent içi ulaşımı durma noktasına geldi. İnsanlar evlerinde iş yerlerinde mahsur kaldı, deniz ulaşımı aksadı, evleri, iş yerlerini su bastı. Su taşkınının bilançosu henüz çıkarılmadı ama söylenebilir ki, ekonomik açıdan telafisi zor sonuçlarla karşı karşıya kalacağımız açıktır. Dünyada son birkaç on yılda meydana gelen doğal afetlerde 1,5 milyon insanın hayatını kaybettiği, milyarlarca liralık ekonomik kayıp yaşandığı bilinmektedir.
Afetle yüz yüze gelen nüfusun yüzde 15’i gelişmiş ülkelerde yaşamakta, buna rağmen can kayıplarının ancak yüzde 1,8’i bu ülkelerde görülmektedir. Az gelişmiş ya da yoksul ülkelerdeki can ve mal kaybı ise gelişmiş ülkelere göre 20 kat daha fazladır. İşin ilginç tarafı, merkezi ve yerel yöneticilerin, hemen her yağmurdan sonra oluşan su taşkınlarıyla ilgili yaptıkları değerlendirmeler, beklenmeyen bir durumla karşı karşıya kalındığı, yani beklenenden daha fazla yağmur yağması nedeniyle bu duruma maruz kalındığı yönündedir. Oysa ülkemizde yağış rejiminin düzensizliği ve taşkın gibi doğa olaylarının olabileceği bilinmektedir.
Yani ne yağmur ne de su taşkınları ülkemiz açısından sürprizdir. İstanbul’un beklenenden fazla yağış alması, yağmurun bir doğa olayı olduğu gerçeğini değiştirmez. Yağmur bir doğa olayıdır, kentleşme ve imar konularında yapılan yanlışlar doğa olayını doğal afete çevirmektedir. Tıpkı depremde olduğu gibi. O halde, kentlerimizi bu vahim tablo ile karşı karşıya bırakan yanlışlara dikkat çekmek gerekmektedir. Siz plansız, programsız, hiçbir bilimsel kabule dayanmadan imar planları hazırlarsanız; dere yataklarını yapılaşmaya açarsanız; imarsız kentler yaratırsanız, kaçak yapılaşma ve sağlıksız kentleşmeye dönüşen tasarruflarda bulunursanız; kentleri imarsızlığa ve sağlıksız yapılaşmaya mahkûm ederseniz; yolları, köprüleri, barajları inşa ederken kentlerin yeşil alanların, su havzalarının korunmasını asli sorumluluk saymazsanız, alt yapı yatırımlarını ihmal ederseniz, bugün karşı karşıya kaldığımız görüntü kimse açısından şaşırtıcı olmayacaktır.
Betona teslim edilen bir kentin yağmura teslim olması kaçınılmazdır. Her doğal afetten sonra yaranın açılmasına neden olanlar kamuoyunun karşısına çıkıp “devlet yaralarınızı saracaktır” diyerek yaranın iyileştirileceğinden söz etmekte, yani adeta aklımızla dalga geçmektedir. Bugün İstanbul’un içinde bulunduğu vahim tablo, helikopterle köprü ve bağlantı yolları belirleyen bir zihniyetin, Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Üçüncü Hava Limanı için Kuzey Ormanlarını, su havzalarını yok etmekte sakınca görmeyenlerin eseridir. Kentleşmede her türlü yanlış karara imza atanlar, “takdiri ilahi” diyerek iç rahatlatmakta, sorumluluğu üzerinden atmakta ve TV ekranlarına çıkıp yara sarma çalışmaları ile övünmektedir. “Beklenenden” fazla yağan yağmur İstanbul’un makyajının akmasına neden olmuştur.
2009 yılındaki su taşkınlarında İstanbul ve Trakya’da 33 insanımız hayatını kaybetmişti. 2010 yılında ise Trakya ve Antalya’da 10 canımızı yitirmiştik. Bugün tek tesellimiz ise can kaybı olmamasıdır. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, merkezi, bütünlüklü, sürdürülebilir imar planının bir an önce hazırlanması, dere yataklarındaki yapılaşmaya son verilmesi, alt yapı yatırımlarına ağırlık verilmesi, orman ve su havzalarının korunup çoğaltılmasını sağlayacak projelerin hayata geçirilmesi, kentlerin betondan kurtarılması çağrısında bulunmaktadır. Bunlar yapılmadığı takdirde, ne yazık ki son yaşadığımız felaket bu olmayacaktır.