ŞAHİNLERİNDANSI?.
Bundan bir süre önce bu köşede yayınlanan ?Açılım mı? Kapan mı? başlıklı yazımda özetle, hükümetin ?açılım? dediği bu iddialı projenin adını bile savunmayarak üç kez değiştirdiğini, içeriğinin tümüyle boş olduğunu,Kürt sorununu çözmeye yönelik bir proje olmaktan çok, PKK ve yasal Kürt muhalefetini tasfiye etmeyi amaçlayan ?Devlet Projesi? olduğunu; muhalefet partilerinin bunu bildikleri halde, ?Kürt açılımı? olarak ortaya atılması nedeniyle ve çözümsüzlüğün devamında kendilerine siyasi yarar sağladıkları için girişimi şiddetle eleştirdiklerini? belirtmiştim.Hükümetin, ?Kürt sorununu çözecek girişim?,muhalefetin ?ihanet ve ayrışma? olarakdillendirdiği?Açılım Projesi?nin,aradan bir yıl geçtikten sonravaat bile içermeyen,içi boş sözler vebir oyalamadan ibaret olduğuaçıkça ortaya çıkmıştır.Hükümetin, şiddeti bir yöntem olarak uygulayan PKK?yi tasfiye etmeyi amaçlanması anlaşılabilir bir şeydir. Ancak hükümetin bir yıldan beri sorunun çözümüne katkı sağlayacak somut bir öneri ortaya koy(a)maması ve yasal zeminde siyaset yapan Kürt kurumlarının tasfiye edilmeye çalışılması, ?hükümetin niyetinin sorunu çözmek olmadığı, yasal Kürt muhalefetini tasfiye ederek, tüm Kürt oylarını kendisinde toplamaya çalıştığını? söyleyenleri haklı çıkarmış bulunmaktadır. Eğerhükümet somut çözüm önerileri ile açılımın içini doldurabilse, savaşı anlamsız kılacak adımlar atabilse kısmen de olsa amacına ulaşabilir ve Kürt seçmenlerin kendisine yönelmesini sağlayabilirdi. Ne yazık ki hükümet bu cesareti gösteremedi, sorunun çözümünü kolaylaştırıcı adımlar atmak yerine askeri operasyonlar ve tutuklamalar hızlandırıldı. Hatta önce serbest bırakılan Kandil ve Mahmur?dan gelenler hakkında yüzlerce yıl hapis istemiyle davalar açıldı ve yakalananlar tutuklandı. Karşılıklı saldırılarla da yeniden doksanlı yılların şiddet ve nefret ortamına dönmüş olduk.Başbakan doksanlı yılların şiddet dilini benimsemiş bulunmaktadır. ?Profesyonel Ordu?, ?Özel Ordu? ve ya ?Özel birlik?lerin oluşturulmasına ilişkin hazırlıklara başlandığına göre, sorunun barışçıl yöntemlerle çözme seçeneği rafa kaldırılmış demektir.Kürt sorunun bu tür aldatıcıve ya şiddet içeren yöntemlerle çözülemeyeceğini 80 yıllık Cumhuriyet dönemi ve özellikle de en yoğun şiddetin yaşandığı son 25 yılınpratiğikanıtlamış bulunmasına rağmen? Kürt sorununda yeniden ?şahinlerin dansı? başlamıştır.Türkiye?nin gelmiş olduğu noktada herkesin şunları görmesi ve de kabul etmesi gerekir diye düşünüyorum:1.Türkiye?de bir ?Kürt Sorunu? vardırve sorun yalnızca Kürtler?in değil Türkler?in de sorunudur. Sorun şiddet yöntemleriyle çözülemez. Şiddetin ayrışmayı derinleştirdiğini iki taraf da görmeli; Devlet,günümüzdebir halkın şiddet kullanılmak suretiyle baskı altında tutulmasının, demokratik haklarından yoksun bırakılmasının mümkün olmadığı gerçeğiniartık kabul etmelidir2. Farklı istemler bulunmakla birlikte, anadilde eğitim, anayasal eşit yurttaşlık, yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi, daha çok yatırım .. gibi istemler, muhafazakar, liberal, sol görüşlü, milliyetçi, Alevi, Sunni? tüm Kürtler?in ortak istemi haline gelmiştir.3. Kürt?ler ayrılmak istemiyorlar; ancak kimliklerinden dolayıaşağılanmak, hakarete uğramak ta istemiyorlar. Bu ülkede yıllardan beri Türk?lerin dışındaki halklara, etnik gruplara, farklı cinsel tercihi olanlara küfür, hakaret ve hatta öldürülmelerini istemek suç sayılmadı, sayılmıyor. Kürt?ler artık bunun son bulmasını,devletin eşit ve onurlu vatandaşları olarak yaşamak istiyorlar. 4. Kürt?ler 80 yıl boyunca verilen sözlerin arkasında durulmasını vesomut adımlarla desteklenmesini istiyorlar.Peki, çok şey mi istiyorlar? Hayır! Çünkü bu istemler, Türkiye?nin de imzalamış olduğu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi?nde ve insan haklarına ilişkin diğer tüm sözleşmelerde yer alan asgari,evrenselinsan haklarıdır.?Bir adam öldürmek, kainatı öldürmektir!? diyorsunuz. Türkiye?de (anlamsız yere) her gün onlarca kezkainatın öldürüldüğünü görmüyor musunuz, sayın başbakan! *avukat av_isahin@hotmail.com