Zülal Kalkandelen, CHP'yi Yazdı "Ortanın Sağı"
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen, CHP'nin getirildiği durumu tespit eden 'ortanın sağı' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Kalkandelen’ın yazısı
Ortanın Sağı
Bir basın toplantısında “Şeriatın kestiği parmak acımaz” dedi.
Geçen pazartesi, asgari ücrete yapılan ara zamla ilgili olarak “Kul hakkı yemenin daniskası” dedi.
Sözlerini desteklemek için, “Sevgili peygamberimiz ne buyuruyor? ‘İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.’” diyerek devam etti.
İsveç ve Finlandiya ile imzalanan mutabakat metni hakkındaki soruya, “Biz NATO’nun genişlemesinden yanayız” şeklinde yanıt verdi.
Türkiye’de siyaset sahnesini yakından izlemiyorsanız, kimden söz ettiğimi tahmin etmeniz zor olabilir.
Tahminde bulunmak isterseniz, zam konusunda eleştiride bulunduğuna göre, muhalefetten biri diye düşünürsünüz.
Dini referanslarla konuştuğuna ve savaş aygıtı NATO’yu desteklediğine göre sağ siyasetten biri diye düşünürsünüz.
Bu durumda aklınıza Meral Akşener gelebilir. Eski AKP’liler Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gelebilir. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu gelebilir...
Hepsi olabilir ama hiçbiri değil. Söz konusu kişi, ilk anda aklınıza gelmeyen biri: CHP Sözcüsü Faik Öztrak!
CHP’de dini kavramlarla mesaj verip NATO’yu öven sadece Öztrak değil, aynı zamanda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu... Sürekli olarak “kul hakkı” diyor, “Allah’ın izniyle iktidara geleceğiz, Allah’ın izniyle adaleti getireceğiz” diyor; “NATO, 21. yüzyılda demokrasinin güvencesi” diyor!
SİYASETİ DİNİ KAVRAMLAR ÜZERİNDEN YÜRÜTÜNCE...
Dini siyasette araç olarak kullanınca...Ümmet toplumunu geride bıraktığımızı; Türkiye Cumhuriyeti’nde kulların değil, yurttaşların var olduğunu görmezden geliyorlar.
Haram ve helal kavramları ile yolsuzlukları eleştirmeye çalışırken laik bir Cumhuriyette esas olanın hak ve hukuk kavramları olduğunu unutmuşa benziyorlar.
Laikliği anmamakta ısrar ederlerken kadınlar hakkında aşağılayıcı yorumlarıyla tanınan gerici tarikat şeyhinin cenazesine temsilcilerinin katılmasına ve devlet erkânının önünde yeni tarikat şeyhinin belirlenmesine sessiz kalıyorlar.
Hafızlığını tamamlayan yüzlerce kişinin icazet töreni bahanesiyle kentlerde sarıklı ve cüppeli dolaşması karşısında susuyorlar.
Medreseyi hortlatan Diyanet Akademisi Yasası’na destek veriyorlar, uyarılara karşın yasa konusunda Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuyorlar.
Ankara Adliyesi’nde Kuran kursu açılmasına ses çıkarmıyorlar.
SİYASET BİLİMİNDE İNCELENECEK BİR VAKA
Millet İttifakı’nı bir araya getiren temel bağın, sol ve sağ kimlikler değil özgürlük ve demokrasi mücadelesi olduğu, ittifakta yer alanlarca birçok kez dile getirildi. Geçen dönemde parlamentoya giren ve CHP yönetiminde görev üstlenen Prof. Dr. Sencer Ayata’nın geçen yıl T24’te yayımlanan röportajında ise şu ifadeler yer alıyordu:“Başkanlık sisteminin adeta zorunlu kıldığı seçim ittifaklarında yer alması, bir siyasi partinin kimliğini değiştirmesini gerektirmez. Siyasi partilerin başarısı, birçok nedenin yanı sıra onu diğerlerinden ayrı kılan siyasi ve ideolojik görüşlerine bağlı. Bunların güçlülüğüne, zenginliğine, inandırıcılığına bağlı.”
CHP’nin bugün geldiği noktada kimliğini değiştirmediği söylenemez. Zaten CHP genel başkanı da partisinin çok değiştiğini her fırsatta tekrarlıyor ve ekliyor: “Artık doğrudan halkın partisiyiz.”
“Helalleşme” söylemini de buna eklemleyerek partisinin önceki dönemlerini zan altında bırakıyor, AKP’nin ithamlarına destek vermiş oluyor.
Sonuçta Millet İttifakı, ünlü atasözümüz “Üzüm üzüme baka baka kararır” için mükemmel bir kanıt oluşturdu. Sosyal demokrat bir parti olduğu düşünülen CHP, laikliği savunma hattından kendini çektikçe, antiemperyalist tutumundan uzaklaştıkça, liberal söylemleri benimsedikçe, sıradan bir sağ partiden ayrılması zor hale geldi; “Ortanın Sağı”na geçti.
AKP’nin ateşlediği gericiliğin de önü açıldı.