CHPNİN
CHP’li yetkililerin ve aday adaylarının seçim döneminde ağzından düşürmediği, " sıkmadık el çalmadık kapı bırakmayacağız" sözü beni çok rahatsız ediyor.
Özellikle İstanbul’da CHP’nin iktidar olduğu yerlerde bu sözün kullanılması, iyice insanı çileden çıkarıyor.!
Neden mi?
Çünkü, hiç inandırıcı değil de ondan.!
Hangi kapayı çalacaksınız? Hangi eli sıkacaksınız?
Çalsanız ne olacak, sıksanız ne olacak?
Vatandaş ’CHP’liler kapımızı çaldı, elimizi sıktı bize değer verdi, oyumuzu CHP’ye vereceğiz’ mi diyecek.
Eğer bu bekleniyorsa, büyük bir yanılgı içinde olunduğu açıktır.
Beş yıl vatandaşın kapısını çalmayacaksın, elini sıkmayacaksın, ne durumda olduğunu sormayacaksın, derdine tasasına ortak olmayacaksın, seçim gelip dayanacak, "çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmayacağız" diyeceksin.!
Kim inanır sana..
Peki kapısını çaldığınız vatandaş, size şunu sormayacak mı?
2009 seçimlerinde ‘kapımızı çaldınız’ da ne oldu? Elimizi sıktınız da ne oldu?
Hadi diyelim kapıyı çaldınız, vatandaş kapıyı açtı, elini de sıktınız
Ne olacak? Halkçı mı oldunuz?
Bu olayı, yaşadığımız Kartal ilçesinden örnekleyerek yorumlayalım.
Kapıyı çaldınız, vatandaş kapıyı açtı, sizde aday adayı olarak kendinizi tanıttınız, sözünüz bitti. Vatandaş aldı sazı eline.... Ve başladı sormaya “ Siz Sosyal Demokrat, halkçı bir anlayışla “Ne yerim ne yediririm” anlayışıyla yola çıktınız diye, “Kentsel Dönüşüm” le ilgili bize sahip çıkacaksınız diye oy istediniz biz de sizi iktidar yaptık.
Ama sizin belediye başkanınız ilk iş olarak milyonlarca lira masraf edip kendine kaçak olarak bir “villa” yaptı, bu nasıl halkçı belediyecilik. Size bir daha niye güveneyim” dese ne diyeceksiniz? Seçim öncesi “Kentsel Dönüşüm” e karşı olan belediye başkanınınız, şimdi Kentsel Dönüşüm’e destek veriyordese, hatta AKP ilçe Başkanı da “Belediye Başkanı komisyonculuk yapıyor” dediğini hatırlatsa ne diyeceksiniz?
Vatandaş size şunu sorsa “Sizin belediye başkanınız, Kartal’lı vatandaşarın hakkı olan parayla kendi memleketinde, doğduğu yerde otel aldı. Kartal halkının parasını neden kendi memleketine götürdü. Ben sizin de kendi memleketinizde üzüm bağları almayacağınızdan nasıl emin olabilirim, size niye güveneyim” dese ne diyeceksiniz?
Vatandaş size şunu sorsa “ Sizin belediye başkanınız, birlikte çalıştığı dört başkan yardımcısını görevden aldı. Bunların neden görevden aldığı konusunda ne kendi tabanına ne de kamuoyuna bir açıklama yapmadı. Siz bu başkan yardımcılarının neden görevden alındığını bize söyleyebilirmisiniz? dese ne diyeceksiniz?
Vatandaş size “ sizin belediye başkanınız, Kartal Cemevi’nin üst katını sağlıkla ilgili bir birim yapacağım diye kiraladığı, hiç bir şey yapmadığı gibi yaklaşık dört yıldır boş binaya her ay dört bin tl neden ödüyor” diye sorsa ne diyeceksiniz?
Vatandaş size “sizin belediye başkanınız, AKP döneminde katlı otopark olarak yapılan binayı fonksiyon değişikliği yaparak hizmet binasına çevirdiği, bir kaç kez ihaleye çıkarılmasına ve milyonlarca lira masraf edilmesine rağmen yıllardır neden hale bitirilmediğini” sorsa, ne diyeceksiniz?
Vatandaş size sorsa “ Sizin Belediye Başkanınız, iki ayrı binada kirada oturduğu halde, bunlardan bir tanesini sahildeki binaya taşımadı da, her ay bu milletin 50 bin tl’sini sokağa attı” dese ne diyeceksiniz?
Vatandaş size sorsa “Sizin belediye başkanınız “halkın içinde olmadığı hiç bir projeye onay vermeyeceğim” dediği halde yaptığı hiç bir şeyi bize sormadı. Şimdi siz de benzer şeyler söylüyorsunuz, bir kere yanıldım şimdi hangi gerekçeyli size güveneceğim” dese ne diyeceksiniz?
Sayacak o kadar konu, söylenecek o kadar söz var ki, saymakla bitmez.
Bunlar size tek tek sorulacak. Siz vatandaşa şunu mu söyleyeceksiniz “ Efendim, o konulara girmeyin, belediye başkanımız hakkında konuşmayı uygun bulmuyoruz” mu diyeceksiniz?
Siz istediğiniz kadar bu konuları gündeme getirmeyin, bırakın AKP’yi ve diğer muhalefeti, CHP tabanı bile bunları sokakta konuşuyor ve sorguluyor ve cevap arıyor.
Öz eleştiri kültürü önemlidir. Özeleştiri insanı büyütür küçültmez. Ya gerçeklerle yüzleşirsiniz, ya da eskisinin fotokopisi olursunuz.
Siz kendi gerçeklerinizle yüzleşmediğiniz sürece, özeliştiri yapmadığınız sürece alacağınız cevap şudur “al elini de git” “kapımı da bir daha çalma”