ÜLKEMİZDEKİ KUŞATILMIŞLIK UÇURUMUNA GİDİŞAT
Ağır yoksulluk ve toplumsal çürüme gerçeklerin halkın öğrenmemesi için kurulan barikatlar, uygulanan antidemokratik baskı, zulüm, sindirme, günü birlik yapay gündemler, kurulan tuzaklar…
En saf, en yalın haliyle gerçekleri yazmaya çalışıyorum. Toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik, jeopolitik alanlarda uçurumun eşiğine getirilmiş durumdayız. Bilinmeze sürüklenen ülkemiz tarihinin en büyük bilinmezi ile karşı karşıya getirilmiş vaziyette.
Tüm bu bilinmezlere karşı demokratik kurumlar, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler halka umut vermekten çok uzak bir görüntü vermekte…
AKP tek adam rejimi toplumun her kesimini zulümle yönettiği, sindirdiği, baskı altında yaşamaya mahkum ettiği, tarikatlar, cemaatler, şeyhler, müritler, kindar ve dindar trolleriyle nasıl kıskaca alındığı açık bir gerçektir.
Ülkemizi uçuruma yuvarlayan iktidarın saltanatı ve servetine servet katmaktan başka düşüncesi yoktur. Geniş halk yığınları aç perişan, işçisi, köylüsü, memuru, çiftçisi, emeklisi perişan. Sorunları görmezlikten gelen iktidar faşizan politikalarıyla halkımızı uyutmayı en büyük marifet saymaktadır.
Ülkemizi ve halkımızı ortaçağ orta çağ karanlığına mahkum eden iktidar zevk sefa içinde adeta bizlerle alay etmektedir.
Unutulmaması gereken gerçek şu ki; her karanlık tünelin ucunda bir ışık vardır. Doğa var oldukça, insanlar yaşadıkça, umut her zaman vardır…
Ülkemizde tüm vergi yükü işçi ve emekçilere yüklenmiş durumda. İşçi, emekçi, emekli ölüme terk edilmiş durumda. Arıyorum, tarıyorum, ülkemizde iyiye giden hiç bir şey ama iyi giden hiç bir şey göremiyorum. Halkımız enflasyonun altında inim inim inliyorken AKP yalan, talan, bildik sebeplerle göz boyamaya devam etmektedir.
Her alanda olduğu gibi dünyanın en adaletsiz vergi sistemi ülkemizde uygulanmaktadır. Sosyal adaletin yok edildiği, hukuk, demokrasi, özgürlük, hak-hukuk arayışlarının ayaklar altına alındığı ülkelerin başında gelmekteyiz. Muktedirler bunun adına demokrasi diyorlar…
Tüm bunlara gülmek mi, ağlamak mı gerekir… Vatanını, halkını, bayrağını sevenler ülkesini parsel parsel satarlar mı, değerleri yok ederler mi, ülkelerine ihanet ederler mi, halkına tepeden bakarlar mı, ülkelerini yaşanılmaz hale getirirler mi, halkını ayrıştırırlar mı, kutuplaştırılar mı!..
Kent ormanlarını, yeşil alanlarını yok etmeyin. Dereleri yok etmeyin! Sadece doğa yok olmuyor, canlıların sonunu da getiriyorsunuz.
Zorbalıkla kurdukları mahkemelere hukuk ve adalet adını koymuşlar. Faşizmin en çirkin ve karanlık yönünü sergilerlerken, barış, demokrasi, özgürlük, aydınlık yarınlar için mücadele edenlere faşist yakıştırmasında bulunmaktadırlar. Sormak lazım; etimolojide bunların hangisi faşizmdir!
Başta siyasi partiler olmak üzere kendisi gibi düşünmeyen herkesi itibarsızlaştırmakta ya da zindanlara mahkum etmektedirler. Ellerinde tuttukları devlet gücü, %98 basın yayın kuruluşları, emniyet, kolluk kuvvetleri, sözüm ona hukuk mahkemeleri ile hükümdarlıklarını sürdürmektedirler…