DÜNDEN BUGÜNE "küçük Aliler..."
Doğup, tozu toprağı içinde düşe kalka, bahçelerden erik, bostanlardan salatalık karpuz aşırarak, sıcak havalarda köyü komşu köylerden ayıran Karasu da yüzerek 12 yılımın geçtiği Erzincan Gökçe (eski ismi Hogik) köyünün en renkli ismi Küçük Ali emmiydi. 80 yaşına merdiven dayamış, köyün dışarıyla bağlantısını sağlayan yolun hemen başında yüksekce bir tepede yaşardı Ali emmi, bastonu, alnı yere paralel duran bedeni ile. Köyün en yaşlısı Ali emmiyi "Küçük Ali" yapan bizleri büyükleri çokça güldüren bazen de üzen kişiliğiydi. Özellikle köyün çeşmesine gitmek için evinin önünden geçen kadın, erkek, çocuk herkes onun bu kişiliğinden nasibi alırdı.
Ali emmi, akşama kadar evinin önün de, altına konulmuş kabarık minderinde oturur, evin önünden geçen kim olursa olsun nedensiz küfrederdi. Öyle böyle küfürler değil hem de. Her yaşa ve cinsiyete göre küfür ve hakaretleri vardı Küçük Ali' nin.. Biz çocuklar için de eğlence merkeziydi evin önü.. Evin önünden geçer, gürültü yapardık, ya da evin önünden geçerken küfür hakarete uğrayıp gülerek gidenleri izlerdik. Kızan, karşılık veren olmaz mıydı? işte, o zaman hem eğlence hem üzüntülü anlar başlardı. Küfrü yiyen, ona hamle yapıp bağırınca Ali Emmi birden Küçük Ali olurdu. Kendinden beklenilmeyen bir hızla kalkar, eve kaçıp, tüm köyün sevgilisi Pamuk nenenin ardına saklanır, onu kapının önüne iter ; "haydi, onlara küfür et, de ki.... " diye söylenirdi...
Köyde, her on çocuğun 5 inin doğumunda annelerin başında olan, sevgi ve hoşgörü yumağı Pamuk nene kapıda gülümseyen yüzüyle durur, Küçük Ali' nin önüne siper olur, eve doğru hamle yapana eliyle "hoş gidişler ola " der, arkasında saklanan Küçük Ali' yi eve sokar kapısını kapatırdı.
Yıllar sonra, lise de gördüm Küçük Alileri.. Küçük, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda gelişmemiş Erzurum'un Pasinler (Hasankale) ilçesinde, siyasi tek kelime fikri olmayan, 3 û 5 i bir araya gelince kaba kuvvetin, kendilerine "yanlış" diye ezbertilen "fikri" olanları tek başına yakalayıp döven, o anda ayak sesi ya da "durun" diye bağıran olursa, arkalarına bakmadan kaçıp, bir parti binasına, bir cami içine girip saklanan Küçük Ali'lerdi bunlar..
Gençlik yıllarımda, Başkent' te de bu Küçük Âlilerden çok gördüm, ancak beni asıl şaşırtan üzen, Ali Emmiye rahmet okumama neden olan Küçük Alileri, çalışma yaşamına başlayıp medya dünyasına girip siyaset dünyasını da yakından tanımaya başlayınca gördüm. Ve, onların yaş olarak büyüdükçe küçülenlerini de son 18 yılda çokça görüyorum.
Özellikle son 10 yılda medya, siyaset ve bürokrasi de, sokakta, sosyal medyada hızla çoğalan Küçük Alileri gördükçe çocukluğumun Ali emmisini daha sık anmaya başladım.
Ankara'da Ulus, istanbul da Cağaloğlu' dan, Ankara' da Beştepe, istanbul da plaza kentlere yüzünü dönüp sırtını dayayan ve arkasına, saklanan Küçük Aliler...
Turgut Özal' ın "benim memurum işini bilir ", rüşvetten sabıkalı işadamının "rüşvetin belgesi mi olur pezevenk" sözleri ; gören bilen ve ortak olanların 3 maymunu oynadığı rüşvet, salt ekonomik güç değil, siyasi korunma, teşvik, yasaları bile yok sayan hareket alanına, medya da yaldızlı koltuklar, devletin polislerinden koruma ordusu, gücün işaret ettiği herkese özgürce küfür hakaret etme, sahte belgelerle kumpas kurma özgürlüğüne sahip Küçük Aliler üretti.
Iktidarın sunduğu koltukta TRT GENEL Müdürlüğü yapıp görevden alınınca kitap yazan, yazdığı kitap iktidarın hoşuna gitmeyince, "Ben yalan yazdım, yazdığım her şey yalan" diye, kulağını çeken gücün arkasına saklanan,
Bürokraside, kraldan daha fazla kralcı olup, açıklama ve uygulamaları tepki çekince halktan kaçıp, "ne yaptimsa sizin için" diyerek siyasi gücün arkasına saklananlar,
Elinden tutup meclise taşıdığı lideri istifa ederken "etmeee" diye salya sümük ağlayıp, ardından iktidarın kollarına atılıp, ağladığı liderine partisine küfür hakaret eden KÜÇÜK Aliler...
liderine yaranmak için kadın ismi kullanarak sosyal medyada hesap açıp cehaletini hakaret ve küfürle kapatmaya çalışan,
Diploma ve CV sinde prof. Unvanı olup, sosyal medyayı "yaz- sil" tahtasına çeviren,
sosyal medyada tüm toplumsal değerlere saldırıp yakalanınca "Ben değil yeğenim yazmış" , siyasi karşıtlarına iftar atıp kumpas kurduğu ortaya çıkınca "danışmanım yapmış " diyen, rüzgar sert esince dönmekten başı dönen, kendisine verilen siyasi kimlik ve görevi kişisel geleceği ve egosu için kullanan ve bunu yaparken hep siyasi ve ekonomik gücün arkasına saklanıp, "sen onları yok et" diyen siyasetçi kimlikli küçük aliler...
"Dolar 3 lira olursa gelin yüzüme tükürün" diyen, dolar 7 liraları aşınca, dolardan yapılmış kalelerin ardına gizlenen danışman kimlikli küçük Aliler,
Ve. Tabii ki medyanın elli rengini yüz ve vicdanında taşıyan küçük aliler..
Devletin polisini arkasına alıp mahalle fırını basarak edindiği suni gücü ego ile birleştirip "cesur kahraman !" olan, yerel güçten beslenip, beslendiği yerel gücün mensup olduğu partiye küfür hakaret iftira atan, kumpas kuran "korkusuz !" Küçük Aliler...
Kendisini alkışlayıp omuzlarda taşıyanların tabanını oluşturduğu siyasi partiye kurulan kumpas ve senaryo haberlerde aktörlük yapıp, istenilen sonucu goremeyince, bu yok sayılsın DİYE, izmir marşı ile dans eden Küçük Aliler,
"Asker eşleri takvime soyunsun" diyen, feto savcısının heykeli dikilsin çağrısı yapıp fetoye, fetonun görünen gücü kırıldıktan sonra "feto ile mücadele ediyoruz" diyenlerin ardına saklanan Küçük Aliler..
Siyasi gücün sağladığı ekonomik güç ve mesleksel CV yi kaybetmemek için meslek ilke ve ahlakını yok sayan ve "korunma garantili " kendini gizlemeyen,
Ve, her dönem bedeni muhalefetin, yüreği beyni vicdani, kalemi gücün elinde olan, "gizli koruma duvarının ardında" güce gül uzatan küçük aliler..
Saymakla, örneklemeler yapmakla bitmeyecek kadar çoğalan, var olan küçük aliler..
Köyüm de, Pamuk nene vefat ettiği zaman, "nereye gidiyorsun beni kim koruyacak" DİYE ağlayan Ali emmi, cenazenin ardından köylülerin bağışlayıcı yüreklerince korumaya alınmıştı.
Günümüz Küçük Âlilerinin, topluma, tüm insani ve toplumsal değerlere verdikleri zarar nedeniyle arkasına sığındıkları, gülümseyen değil yaklaşana yumruk, tekme, cezaevini gösteren buzdan güç gidince halkın, insanlığın vicdanından "hoş görü" bekleme hakları var mı?
Daha doğru bir deyimle, maskelerin ardına saklanmış bu Küçük Alileri birey ya da toplumun "affettim" deme hakkı ve lüksü var mı?