30 ADIM
Bir anne uyku sersemi, kucağında 30 kg çocukla 30 adımı bina başına yıkılmadan kaç saniyede kaçabilir? Ya da giriş katta üzerinde bulunan 10 kata aldırış etmeden, içi eşya dolu bazalı yatağına güvenip sonsuz bir bekleyişte mi kalmalı? Tahtadan yapılan küçük demir parçalarıyla açılıp kapanan baza, içine soktuğu yorgan, yastık, elbise ve kilim ile tonlarca ağırlığı taşıyabilir mi? Peki içine sığdırabildiği kadar paket gıda, su, fener ve düdük koyduğu minik deprem çantası onla bebeğini kaç gün idare eder? Bir insan ya da bir çocuk açlığa kaç gün dayanabilir? Ya da susuzluğa? Peki ya soğuk? Alelacele sarıldığı battaniye karlı havada kış günü dondurucu soğuktan onları koruyabilir mi? Kaç gün sonra soğuktan donarlar? Binlere ton ağırlıktaki enkazda bilmem kaç metre yerin dibinde önce kendini (çünkü kendi yaşamak zorunda bebeğini yaşatmak için) sonra yavrusunu nasıl hayatta tutabilir? Arama- kurtarma ekiplerinin onların bulunduğu kata gelmeleri kaç gün sürer? Ya da onların gömüldükleri enkaza? Gelseler de herhalde önce üst kattaki insanları kurtarırlar değil mi? Bu şartlarda hayatta kalma ihtimalleri yüzde kaç olur?
Gökyüzüne Uzanan Tabutlar Eser @tivayes.art
Bir müteahhit bir binayı yaparken malzemeden çalarsa kaç TL kar eder? Ya da o binayı denetleyenler, deprem yönetmeliğine uygun olmadığı halde projeyi onayladıklarında kaç TL cebe atar? Bir insanın hayatı kaç paradır? Bir insanın umudu, hayalleri, sevdikleri nasıl göz göre göre yok edilir? Peki bu insanlar ne zaman gökyüzüne uzanan tabutlar yapmayı bırakır? Aynı şey onların başına gelip sevdiklerini canlı canlı toprağa gömdükleri zaman mı?!
BİZE KALANLAR
1) Enkaz başında kızının elini bırakmayan o baba,
2) Enkazda kucağında 6 aylık bebeğini açlıktan ve soğuktan kaybeden anne,
3) Enkaz altında canlı yayın açarak 2500 TL borcum var ödeyin diyerek helallik isteyen o anne,
4) Enkaz başında röportaj yapan muhabire, “Bu tarafa da bakın buradaki enkaza neden kimse bakmıyor” diye feryat figan bağıran o kadın,
5) Enkazdan çıkarken “Babam nerede” diye soran çocuğa cevap veremeyen arama-kurtarma görevlisi,
6) Ailesini kurtardığı için Alman arama-kurtarma ekibinin ellerini öpen gözü yaşlı o kadıncağız ve mahcup olup gözleri dolan arama-kurtarma görevlileri,
7) Ölmüş ablasının kucağından kurtarılan o başı yaralanmış minik bebek,
8) Enkazdan çocuğu ile sağ çıkan o annenin yürekleri yakan sözleri: “Ben marketten çocuğuma mama çaldım, bunun için utanmıyorum” derken yüzünde görülen o utanç ve mahcubiyet!
9) Gözü yaşlı arabasının arka koltuğuna kefenlenmiş yakınının cesedini koyan o amca, ağlayarak onla röportaj yapmaya çalışan muhabir, motoruna attığı yakınının kefenlenmiş cesedini götüren o vatandaşın fotoğrafı.
10) Depremden sonra çekmeyen telefon şebekeleri,
11) Cennetten bir köşe diye milyarca liraya satılan Rönesans Rezidans,
12) “Deprem KADER değildir, önce tedbir alacaksın, bilim insanlarına güveneceksin, sonra takdiri ilahi diyeceksin” diyen Nihat Hatipoğlu,
13) Enkazları dolaşıp değerli eşya arayan çeteler, gelen yardım araçlarını durdurup soymaya kalkan vicdansızlar ve pek de hoş olmayan akıbetleri…
14) İzolatör sistemi ile yıkılmayan ayakta kalan Hatay Dörtyol Devlet Hastanesi, Kahramanmaraş’ta yıkılmayan İnşaat Mühendisleri Odası,
15) Duvarları yıkılmış zeminleri üst üste binmiş enkazdan gözüken lüks mobilyalar, yıkık binanın geride kalan tek duvarından bize bakan Mustafa Kemal Atatürk…
SONSUZ TEŞEKKÜRLER!
Oraya giderek gece gündüz, kar, kış, soğuk demeden canla başla çalışan AFAD, AHBAP, AKUT, JAK, PAK başta olmak üzere tüm yardım ekipleri, canım SAĞLIKÇILARIMIZ, madencilerimiz…
Anında organize olup depremzedeler için çalışan Türk halkı, evinde, elinde ne varsa hepsini deprem bölgesine gönderen canım milletim…
Her bir ihbarı ciddi ciddi değerlendirerek kolluk güçleriyle paylaşan fenomenler, az, çok ünlü isimler… Enkazdan çıkan her bir can için çırpınan isimsiz kahramanlar,
Ve şu anda hala orada çalışanlar hepinize yürekten kocaman binlerce milyonlarca teşekkürler!
UNUTMAYALIM,
Siyaset üstü evrensel bir İNSANLIK meselesi olan DEPREM gerçeğinde, yenilmek KOLAYDIR, dik durmak ZOR; ayrışmak KOLAYDIR, birleşmek ZOR! Tüm kavga ve telaşları bitiren tek şey değil midir oysaki tek bir insanın hayatı!