İLK HABER
Bundan tam 21 sene önce… Gazetecilik birinci sınıf öğrencisi bir kız çocuğu fakültenin kapısında duruyordu hareketsiz… Yaşamak gayesi olmasa vücudunun, nefes almayı bile unuturdu kesin heyecandan! Baktı o meşhur kapıya başına geleceklerden habersiz, umutlu ve idealist… Tarih 1 Mart 2002’yi gösterirken takvimlerde o ilk haberini yaptı. Doğduğu coğrafyanın topraklarına bulanan kanın nedeni çoktu elbet; ama o insanların yarattığı gündemleri değil, doğal afetleri seçmişti. Ülkesinde zorunlu bir ölüm kalım meselesi olan depremleri…
İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü merhum Öğretim Üyesi Yrd. Doç. DR. Oğuz Gündoğdu: “İstanbul halkı bilgilendirilmeli, beklenen büyük deprem 6,5- 7 büyüklüğünde Adalar’ın önünde olacak. Bu depremin ivmesi büyük olursa 7,4’ten daha fazla hasara yol açma olasılığı var. Bu bizim için felaket olur. Altında işyeri olan yapılar çok fazla risk taşıyor. Giriş katı yüksek üst katları alçak binalar depreme daha az dayanıklı. İstanbul’da ve Türkiye’de yapılar gerekli denetime tabi tutulmadan inşa ediliyor! En büyük sorunumuz bu” dedi. Ama dikkate alınmadı! Vatandaşlar ise 40 yıllık binalarda oturmaya devam etti! Binaların eskilerine doğru düzgün ne bir iyileştirme yenilerine ise ne bir denetleme yapıldı!
Bu röportajdan sonra 2003 Bingöl (6.4), 2011 Van (7.2), 2020 Elazığ (6.8), 2020 İzmir Seferihisar (6,6) ve maalesef iki gün önce yaşadığımız 2023 Maraş (7.7 ve 7.6 iki kez sarsıldı) depremleri meydana geldi. Kahramanmaraş depreminden 10 kentimiz etkilendi. Şehirlerde hastane, okul, kamu kurumları da dahil olmak üzere sağlam bina kalmadı. Şehirler neredeyse dümdüz oldu! Binlerce kişi enkaz altında kaldı. Kimi yaşam mücadelesini kaybetti kimi hala savaşmaya devam ediyor! Türkiye ise seferber oldu. Yardım tırları yola çıktı. Arama- kurtarma ekipleri deprem bölgelerine sevk edildi. İki saatlik yol 12 saatte kat edildi. Çünkü yol ve köprüler de çökmüştü! Hava koridoru açıldı. Arama- kurtarma ekipleri ve gerekli yardım malzemeleri bu şekilde gönderilmeye başlandı! Marketler yağmalandı, telefonlar çekmedi. Benzin bitti! Ekiplerin ulaşamadığı noktalarda vatandaşlar kendi çabalarıyla depremzedelere ulaşmaya çalıştı. Kimsesiz kalan çocuklar kaçırıldı!
Bu sırada enkazın üstünü karlar kapladı. İnsanlar eksi 10 derecede üstünde pijaması, çıplak ayakları ve yüzünde yaşadığı şokun travmasıyla tonlarca ağırlıktaki betonların altında kaldı! Bebekler, küçücük çocuklar anne ve babalarını kaybetti; anne ve babalar ise evlatlarını!
Kısaca Türkiye’m deprem konusunda yine sınıfta kaldı!
Biz de gözü yaşlı ve ağlamaklı…