12 Eylül?ün faşist generallerince hazırlatılan ve doğal olarak faşizan yöntemlerle halka onaylatılan ?82 anayasasının bazı maddelerinde değişiklik öngören AKP?nin ?anayasa değişiklik paketi? memleketin gündemini işgal etmiş bulunuyor.Düzen partileri, sermaye grupları, devletin ?terbiye? edilmesini isteyen demokratlar, sendikacılar ve Kürt hareketi ile birlikte düzen karşıtı devrimci güçler, bu ?mühim meseleyi? tartışıyor.Kuşkusuz, anayasa tartışmaları; bir devletin biçimini ve temel kurumlarını, yasama, yürütme ve yargı yetkisini kullanan organlarının yapısını ve işleyişini, bireylerin hak ve özgürlüklerini düzenleyen yasalarla alakalı tartışmalar önemlidir. Ama söz konusu tartışmalara dahil olmayı düşünen bir komünist için bundan daha önemli bir şey var; devlet iktidarının sınıf kimliği. Anayasa meselesini devletin sınıf kimliği ile ilişkilendirmeden ele alma ?lüksü? olmayan komünistler, egemen sermayenin siyasal ihtiyaçlarını karşılamaya ayarlı bu tarz anayasa tartışmalarına, kendi ?anayasa taslakları? ile girerler; böyle olmalı?Kapitalist sömürüyü disipline eden devletin anayasası için, ?emeğin ve insanlığın hak etmediği gerici bir anayasa? diyorsanız, mutlaka, bu anayasadan fersah fersah ileride, toplumcu ve özgürlükçü bir anayasa projesine ya da alternatif bir ?anayasa taslağı?na sahip olmanız lazım.Bu düşünceyle ?Emeğe ve İnsanlığa Yakışan Anayasa? başlıklı bir yazıya başladım. SSCB?nin ?36 Anayasasını ve 1976 Küba Anayasasını yeniden inceledim. Komünist ? devrimci güçlerin ileride, zamanı geldiğinde yapacakları sosyalist anayasalar hakkındaki düşüncelerini araştırdım... Derken, tasarladığım yazının ?erken bir yazı? olduğuna karar verdim; yazmayı belirsiz bir tarihe erteledim. Erteledim, çünkü araştırma yaparken, ?ifade ve örgüt(lenme) özgürlüğü?nün, komünistlerin dünyasında henüz halledilmemiş bir mesele olmaya devam ettiğini hatırladım!..Bizim dünyada baskın düşünce şöyledir: ?Sosyalizmde burjuva partilerine yer yoktur, ama birden çok komünist partiye de ihtiyaç yoktur?Büyük olasılıkla devrime, dayanışma bilincine ermiş bütün emek güçleri katılacaklar ve devrim, bu sosyalist cephenin eseri olacak. Peki ama, devrimden sonra, devrime katılan partiler ve gruplar ne yapacaklar?.. Emek yanlısı güçlerin komünist koalisyonunu mu kuracaklar, egemenlik savaşına mı girecekler ?.. İktidar olmayı başaran bir parti, diğer komünist partileri ya da grupları yasaklayacak mı?..Diyelim ki, insanın insan üzerinde kurduğu bütün iktidar, sömürü ve istismar biçimlerini yok etmeyi amaçlayan devrimin zaferinden sonra, kapitalizm tasfiye edilmiş ve her türden sömürü ilişkisini yasaklayan sosyalist iktidarın anayasasına, ?sömürü ve imtiyaz isteyen kapitalist asalaklara örgütlenme ve parti kurma hakkı verilemez? maddesi konulmuş, dahası, bu durum, anayasanın ?değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez? birinci maddesi haline getirilmiştir. Buna, sömürüden ve iktidardan mahrum bırakılan kapitalist haydutlardan başka karşı çıkan olmaz. Ne var ki, aynı anayasada, devrime katılan emek güçlerinden ?iktidar olmayı başaran? biri hariç diğerlerinin parti olarak varlıklarını sürdürmelerini de yasaklarsanız, doğal ve kaçınılmaz olarak, bu duruma karşı çıkan çok olur.Son derece heterojen bir özelliğe sahip olan sermaye dünyasındaki çıkar çelişkileri, kapitalist toplumlarda ?çok partili rejimleri? kaçınılmaz bir ihtiyaç haline getirir. Evet ama, sermaye ile kıyaslandığında görece homojen bir özeliğe sahip olan emek dünyası ?çelişkisiz bir dünya? mıdır?..Çelişkinin olmadığı bir yerde hayat yoktur!.. Tartışma kabul etmeyecek denli açık bir bilimsel gerçektir bu.Yaklaşık bir asır boyunca yaşadığımız ?sosyalist? pratiklerden çıkartılabilecek en önemli derslerden biri, sosyalizmin geleceğini, emeğin kaderini bir partiye emanet etmenin yanlışlığıdır. Sosyalist toplumlarda eleştiriden ve denetimden muaf tutulan tek parti yönetimi, emekçi halka da diktatörlük uygulayan bir rejim kurabilir ve dahi ?devletli komünizm?i bile örgütleyebilir; böyle de olmuştur. Bu partilerin sosyalist değerlerle alakasız otoriter icraatları ile yaratılan iklimde sosyalist insan sosyalizme yabancılaşmış, bırakınız ?komünist topluma geçmeyi?, bürokratik bir aygıt haline gelen tek parti(ler) yüzünden kendi geleceğiyle bile ilgilenmeyecek denli sosyalizme yabancılaştırılmış toplumların yeniden kapitalizm cehennemine mahkum edilmeleri sağlanmıştır.Öyle anlaşılıyor ki, bir ?geçiş dönemi? sayılan sosyalizmi nihai amaca uygun yaşamamızı sağlayacak; devletleri ve partileri işlevsizleştirerek toplumu komünizme doğru ilerletecek iç denetim mekanizmalarına, her türden sömürüyü yasaklayan sosyalist anayasaya bağlı ?diğer? komünist partilere, insan, çevre ve kadın hakları örgütlerine vs. ihtiyaç vardır.Kanımca, bu meseleyi, ?sosyalist demokrasi? başlığı altında sorgulayıp çözmeden, emeğe ve insanlığa yakışan alternatif bir sosyalist anayasa yapılamaz!..