"Ayçiçek Üreticisi Emeğinin Karşılığını Alacak Fiyat Bekliyor"
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ayçiçeği, incir ve girdi fiyatları konularında açıklama yaptı.
Editör: İlk Haber
08 Eylül 2021 - 09:16
“Ayçiçeği üretimimiz artıyor ama ihtiyacımızı karşılamıyor”
“Ayçiçeği tarımının sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” vurgusu yapan Bayraktar, “Ayçiçeği üzerine çalışan kamu, özel sektör, üniversiteler ve meslek kuruluşları ön yargısız, ön şartsız işbirliği içinde sorunlara eğilmezlerse toplumun temel gıda ihtiyaçlarından biri olan ayçiçeği yağı lüks tüketim maddesi olarak raflarda yerini alacaktır” diye konuştu.
Trakya Birlik, Çukobirlik, Konya Şeker, Karadeniz Birlik ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin ayçiçeği alımında etkin olmaya başlaması ile ekim alanlarının arttığına dikkati çeken Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Son 10 yılda ayçiçeği ekim alanı 566 bin hektardan yüzde 28,7 artışla 729 bin hektara, üretim 1 milyon 320 bin tondan yüzde 56,6 artarak 2 milyon 67 bin tona çıktı. Dekara verim yüzde 38 artarak 206 kilogramdan 284 kilograma yükseldi.
Türkiye ayçiçeği tüketimi ise 2010 yılında 2 milyon 497 bin ton iken 2020 yılında 3 milyon 466 bin tona ulaşarak yüzde 39 arttı. Yeterlilik oranı 2010 yılında yüzde 52,4 iken, 2019/20 yılında yüzde 60,1 oldu.
Üretilen ayçiçeğinin, 1 milyon 900 bin tonu yağlık, 167 bin tonu ise çerezlik olarak kullanılır. Dünyada ise 2010-2011 döneminde 32,7 milyon ton olan ayçiçeği üretimi 2019-2020 döneminde yüzde 67 artarak 54,6 milyon tona çıktı. Ancak kuraklık nedeniyle 2020-2021 döneminde 49,6 milyon tona geriledi.”
“Ayçiçeği hem gıda sanayimizin hem de yem sektörümüzün vazgeçilemez ürünüdür”
Bayraktar, “Ayçiçeği bir yandan sıvı yağ tüketiminin lokomotifi, öbür yandan yem sektörünün önemli hammaddesidir. Tohumları yüzde 22-50 oranında yağ içeren ayçiçeği sıvı yağ tüketimimizin yüzde 76’sını karşılar. Küspesinin içerdiği yüzde 30-40 oranındaki protein ile değerli bir yem olarak hayvan beslemede kullanılır” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Ayçiçeği çerezlik olarak da tüketilir. Toplam ayçiçeği üretimimizin yüzde 8,4’ü çerezliktir. Ayçiçeğinin, fındık gibi diğer kabuklu ürünlere göre protein oranı yüksektir.
Ülkemizde üretilen yağlı tohumlu bitkiler içerisinde ayçiçeği toplam yağlı tohum üretiminden yüzde 53 pay almaktadır. Halkımızın genelde bitkisel yağ olarak ayçiçeğini tercih etmesi ve ekim nöbetinde temel bitki olması önemini daha da artırmaktadır.
İthalat geçmiş yıllarda çoğunlukla ayçiçeği yağı şeklinde yapılırken son yıllarda ürün ithalatı daha fazla yapıldı. 2015-2020 yılları arasında ayçiçeği ithalat miktarı 3,4 kat arttı. 2015 yılında 340 bin ton olan ayçiçeği ithalatımız 2020 yılında 1 milyon 145 bin tona yükseldi. Son 6 yılda ülkemizin sadece ayçiçeği ürünü değil, yağ ithalatı da arttı. Nitekim yağ ithalatı 2015 yılında 798 bin ton iken, 2018 yılında 498 bin tona gerilemesine rağmen 2020 yılında 805 bin tona yükseldi. Bu yılda ayçiçeği yağı ithalatının yüzde 96,4’ü ham yağ olarak yapıldı. İthalata 2020 yılında ürün, yağ ve küspe olmak üzere toplam 1,5 milyar dolar ödendi. Hasat döneminde ayçiçeği veya ayçiçeği yağı ithalatı yapılmamalıdır. Yapıldığı dönemlerde de gümrük vergisi oranlarındaki ayarlamalar üreticilerimizi mağdur etmemelidir.”
“Üreticiler emeğinin karşılığını alacak fiyat bekliyor”
Bayraktar, açıklanacak alım fiyatıyla ayçiçeği üreticisinin emeğinin karşılığını alması gerektiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Ayçiçeğinde piyasa fiyatlarının oluşmasında da etkili olan Trakya Birlik geçen yıl 15 Eylül 2020 tarihinde fiyatı kilogram başına 3,85 TL olarak güncelledi. Bu yıl hasadın devam ettiği bu günlerde Çukobirlik ayçiçeği alım fiyatını kilo başına 5,1 TL açıklarken, Konya Şeker yüzde 44 yağ oranı için ayçiçeği alım fiyatını kilo başına 5,368 TL olarak açıklamıştır.
Ayçiçeği maliyetinin arttığı bu yıl kurumlardan bu fiyatlarını güncellemesini Trakya Birlik’in de yağ oranlarına göre ayçiçeği alım fiyatını çiftçinin beklentisi olan kilo başına 6 TL olarak açıklamasını bekliyoruz.
Açıklanacak olan 2021 yılı fiyatlarında ayçiçeği buğday paritesi 2’nin altına düşürülmemeli, ithalat fiyatları, artan girdi maliyetleri, enflasyon oranı ve üretici kâr marjı dikkate alınmalıdır.”
“Destekleme politikaları güçlendirilmeli”
“Sulamaya yönelik teşvikler artırılmalı, sulama ücretleri ve sulamada kullanılan elektrik fiyatları makul bir seviyeye çekilmelidir.
Ülkemizin bitkisel yağ tüketimine göre üretim politikaları geliştirilmeli, ‘çiftçimiz bir karış toprağı boş bırakmasın’ söylemi slogan olmanın ötesinde hayata geçirilmelidir. Türk çiftçisi bunu yapmaya muktedirdir, yeter ki elinden sıkı sıkı tutulsun.
İthalata harcanan milyarlarca liranın çok daha az bir bölümü, akılcı politikalara dayanan dişe dokunur desteklerle ayçiçeği üreticilerimize aktarılırsa kısa vadede kendimize yeter hale geleceğimize inanıyoruz.
Ayçiçeği prim desteği artarak devam etmelidir. Üreticilerimizin alın terlerinin karşılığını aldığı bir sezon olması en büyük temennimizdir.”
“Bereketin simgesi incir üretiminde dünyada birinciyiz”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, incir konusunda yaptığı açıklamada, “Bolluğun ve bereketin simgesi olarak görülen incir, Anadolu’da ve dünyada yetiştirilen ilk meyvelerden biridir” dedi. Bayraktar, incir konusunda ki değerlendirmelerinde şunları kaydetti:
“Dünyada oldukça sınırlı sayıda ülkede incir üretilmektedir. Ülkemiz, dünyada en fazla kuru ve sofralık incir üretimi ve ihracatı yapmaktadır.
FAO verilerine göre; 2019 yılında dünyada 290 bin hektar alanda incir üretilmiştir. İncir üretim alanı yönünden ilk iki ülke yüzde 21,7’ ile Fas ve yüzde 18 ile Türkiye’dir.
Dünyada yaklaşık 1 milyon tonun üzerinde incir üretilmektedir. Bundan 125 bin ton civarında kuru incir elde edilmektedir. Dünya incir üretiminin yüzde 24’nü gerçekleştiren Türkiye, 320 bin ton ile ilk sırada yer alırken, yüzde 17,1’ini gerçekleştiren Mısır 225 bin ton ile ikinci ve 153 bin ton ile üretimin yüzde 11,7’sini gerçekleştiren Fas üçüncü sırada yer almaktadır.”
“Kuru incir ihracatında dünya lideriyiz ama dış pazarın talebine yetemiyoruz”
“2018 yılında 124 bin ton olan dünya kuru incir üretiminde Türkiye yüzde 65 payla birinci sırada, yüzde 12 payla İran ikinci, yüzde 10 payla İspanya üçüncü sırada yer almaktadır. Bu konumu ile ülkemiz dünya fiyatlarını da önemli ölçüde etkilemekte ve dünya ihracatının yarıdan fazlası ülkemizden karşılanmaktadır.
Kuru incir ihracatı, yemeklik kuru incir, ezme, hurda ve kesme olarak yapılmaktadır. Toplam kuru incir ihracatı son beş yılda ortalama 50-55 bin ton olarak gerçekleşti. İhracatımız 2010 yılında 211 milyon dolar iken bu miktar 2020 yılında 338 milyon dolara yükseldi.
Hedefimiz işlenmiş ve katma değeri yüksek değişik ürünler haline getirerek ihracatı 500 milyon doların üzerine çıkarmak olmalıdır. On yıllık dönemde toplam incir ihracatının ortalama yüzde 80’lik kısmı kuru incirden oluşmuştur. Bu ihracatın yaklaşık yarısı Avrupa ülkelerine ve ABD’ye yapılmaktadır. Yeni pazar arayışlarını sürdürmeliyiz.”
“İncir üretimimiz artıyor”
Ülkemizde incir üretiminin arttığını belirten Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“TÜİK verilerine göre 2010 yılında 255 bin ton olan incir üretimimiz 2015 yılında 301 bin tona ve 2020 yılında 320 bin tona yükseldi. 2010-2020 yılları arasında üretim yüzde 25,6 ve üretim alanı yüzde 12,2 arttı.
2005 yılında 56 bin ton olan kuru incir üretimimiz, 2019 yılında da 87 bin tona ulaştı. 2010-2020 üretim artışı yüzde 48,3 oldu.
Ülkemizde İncir üretimi bölgelerimizin çoğunda yapılmakla birlikte kaliteli kurutmalık incir meyve olgunlaşma ve kurutma mevsimindeki iklim koşulları, sıcaklık, nem ve rüzgâr durumu gibi ekolojik istekleri nedeniyle Ege Bölgesinde Büyük ve Küçük Menderes Havzalarında yetiştirilmektedir.”
“Kuru incir üreticisi fiyatın açıklanmasını bekliyor”
Bayraktar, incir üreticisinin, müdahale alım fiyatının açıklanmasını beklediğini bildirdi:
“Kuru incir için müdahale alım fiyatı ilk kez 2019 yılında açıklandı. TMO alım fiyatı referans fiyat olarak A4 kalite kuru incir için kilogram başına 16 lira, A1 kalitedeki kuru incirde de kilogramı 18 lira olarak duyurdu.
2020 yılında ise incir fiyatları takip edilerek, fiyatların düşmesi halinde TMO’nun devreye gireceği açıklandı. TMO’nun incir fiyatlarının düşmesi halinde piyasalara müdahale etmesi incir üreticileri için önemli bir güvencedir.
Kuru incir üreticilerinin üretimine devam edebilmesi için makul alım fiyatı açıklanması yeterli gelir elde etmek için önem arz etmektedir. 2019 yılında olduğu gibi TMO incir alımı yapmalı veya fiyatların düşmesi halinde piyasaya girmelidir. 2021 yılı için A4 kalite kuru incir fiyatının 30 liranın altında olmaması beklenmektedir.
Bu yıl yaşanan kuraklık üretimi olumsuz etkilemiştir. Aşırı sıcaklar nedeniyle incir ağaçları kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yaşanan kuraklık, sulamadaki yetersizlik ve ağustos ayı başında meydana gelen aşırı sıcaklar nedeniyle bu yıl rekoltenin düşük olması bekleniyor. Rekoltede yaşanan azalmayla birlikte artan girdi maliyetleri üretimi daha da zorlaştırıyor.”
“Ülkemiz dünyanın en büyük ve kaliteli incir üreticisi olup, dünya taze incir üretiminin yüzde 24’ünü, dünya kuru incir üretiminin yüzde 65’ini gerçekleştiriyor” bilgisini paylaşan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“Ekolojik üstünlüğe sahip olduğumuz ve Aydın İnciri sayesinde dünya ticaretinde rakipsiz olduğumuz kuru incirde üreticinin korunması, ticaretin geliştirilmesi ve sektörün sorunlarının giderilmesi ülkemiz için büyük önem taşıyor.
Kuru incirde 2019 yılında olduğu gibi TMO müdahale alım fiyatı açıklamalı ve alımları sürdürmelidir. Yüksek girdi maliyetleri göz önünde alınarak, üreticilerimizin yeterli gelir elde edeceği bir fiyat açıklanmalıdır.
Türkiye kuru incir ihracatının büyük bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerine yapıyor. Avrupa Birliği’ne ürün ihraç eden rakip pazarlar karşısında rekabet gücünü artırmak için çevre, insan ve hayvan sağlığına faydalı bir üretim şekli olan İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım daha fazla desteklenmelidir.
Kuru incirde yaşanan en önemli sorun standartlara uygun, kaliteli ve temiz üretiminin yapılamamasıdır. Bunun için üreticiler bilinçlendirilmeli, eğitim çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Aflatoksin birçok gıda maddesinde olduğu gibi incirlerde de insan sağlığı ve dış satımda sorun oluşturmaktadır.
İncirde hastalık ve zararlılarla mücadelede kültürel ve kimyasal programlar titizlikle ve zamanında uygulanmalıdır. Bu zararları azaltabilmek için, Araştırma Enstitüleri ile Ziraat Fakülteleri tarafından geliştirilen hastalıklara dayanıklı, iklim ve toprak koşullarına uyumlu çeşitlere üreticilerin kolayca ulaşması sağlanmalıdır.
Kuru incirin hasattan sonra en fazla 1 yıl içinde tüketilmesi gerekir. Rekoltenin yüksek olduğu yıllarda meydana gelen stok sorunun çözülmesi ve fiyat düşüşlerinin önlenmesi için bir stok kurumu oluşturulmalıdır.”
“İhracatta tedbirler alınması gereklidir”
Kuru incir ihracatında ilk yükleme tarihinin geç açıklandığını bildiren Bayraktar, “Bu durum ihracata hazır olan ürünün muhafazasını zorlaştırmakta ve pazar kaybına sebep olmaktadır. İlk yükleme tarihi uygulaması tamamen kaldırılmalı ve ihracata hazır olan ürün bekletilmeden ihracatı yapılabilmelidir” dedi.
“Organik incir üretimimiz 10 yılda 9 kat arttı!”
“Geleneksel tarımın yanı sıra organik tarım yöntemleriyle üretilen organik incirimiz de fındık ve kayısımız gibi dünya pazarlarının en çok talep edilen ürünleri arasındadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre; 2010 yılında 9 bin 643 ton organik incir üretilmiş ve 2,2 milyon dolarlık incir ihracatı yapılmışken, 2019 yılında organik incir üretimi 84 bin 97 ton olmuş 40,3 milyon dolar ihracat geliri elde edilmiştir. 2020 yılında üretim 81 bin 248 tona düşmüş, ihracat rakamları ise henüz yayımlanmamıştır.
Toplam incir üretimimizin yüzde 25’ini oluşturan organik incirdeki dünya pazar potansiyeli de dikkate alındığında organik üretim daha fazla desteklenmelidir.”
“Üreticilerimiz girdi fiyatlarına yetişemiyor”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar artan girdi fiyatları konusuna da değinerek fiyatlarla ilgili gelişmeleri şöyle değerlendirdi:
“Bir yandan kuraklık hüküm sürerken ve pandemi tarımı etkilerken, rekor seviyede artışları gören girdi fiyatlarına üreticimiz yetişemiyor.
Girdi kullanımında düşüşe sebep olacak bu durum tarımsal üretimde azalmayı beraberinde getirerek ülkemiz gıda güvencesini olumsuz etkileyeceği gibi gıda enflasyonunun artmasına da neden olacaktır.
Son bir yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 130, DAP gübresi yüzde 155, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 60, besi yemi yüzde 55, süt yemi yüzde 57, sertifikalı hububat tohumluğu fiyatları yüzde 63, elektrik fiyatları ise yüzde 56 artmıştır.
Üreticilerin üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirlerin süratle alınması, devletimizin yapması gereken en önemli görevlerden biri haline geldi.
Gübrede verilen destekleri artırarak mazotta olduğu gibi gübre fiyatının da yüzde 50’si destek olarak verilmeli, destek verilmeyen yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalıdır. Acil önlem olarak bu taleplerimizin ele alınmasını bekliyoruz.”
FACEBOOK YORUMLAR