DEMİRTAŞ'TAN HÜKÜMETE VE SİYASİLERE ÇAĞRI
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gaziantep’de ki katliamla ilgili açıklama yaptı.
İşte Demirtaş’ın o açıklaması
Bu vahşi katliam ülkemizde ilk defa karşılaştığımız, ilk defa başımıza gelen bir vahşet değil. Maaalesef Suruç katliamıyla başlayan, Diyarbakır mitingiyle devam eden, Türkiye’nin bir çok kentinde sivillerin ölümüne yol açan bombalamalar, kitlesel katliamlar geçen bir buçuk yıl içerisinde neredeyse bütün siyasi gündemimizi, toplumsal gündemimizi ve yaşamımızı belirledi.
Ankara Garı’nda gerçekleşen katliam ha keza. Bütün bunların hepsi benzer amaçlar ve hedeflerle benzer odaklar tarafından gerçekleştirilen, maalesef ki çok acı tablolar ortaya çıkaran katliamlardı. Gerçekleşen katliamlar üzerine çok yazıldı, çok çizildi, çok konuşuldu. Bu acı da tabi ki öncelikle düştüğü yeri yakacak bir ateş olarak, tarihe geçecek bir katliam olarak kalacak.
Ama eğer üzerinde konuşacaksak, eğer gerçekten ülkeyi kan gölüne çevirecek bütün bu acıları bitirecek söz söyleyeceksek, o günler bu günlerdir. Bir düğünden katliam çıkarmayı hedefleyen bir zihniyeti, o karanlığı mahkum edeceksek o günler bugünlerdir. Öyle zannediyorum ki Suruç’ta katliam gerçekleştiği günlerde nasıl tarihi kritik günler, saatler yaşıyor idiysek, Ankara Garı’nda katliam yapıldığında nasıl tarihi kritik süreçler yaşıyor idiysek, dün de benzer tarihi bir gelişmenin eşiğindeyken yine aynı güçler aynı çeteler devreye girmiş oldu. Hatırlatmak gerekiyor. Suruç Katliamı arkasından Ceylanpınar’da iki genç polisin uykusunda katledilmesi bir savaşı tetiklemek için iyi hesaplanmış bir senaryoydu ve başarılı oldular. Maalesef başarılı oldular.
Bir yılı aşkın süredir Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalar yeniden başladı ve ülke kan gölüne döndü. 10 Ekim’de Ankara’da katliam yaptıkları gün KCK ateşkes ilan edecekti ve o tarihte ilan edileceği biliniyordu. O gün de Ankara’da o katliamı yaparak yine kendilerince başarılı oldular. Ateşkes çağrıları da o kaos, o kan gölü deryası içinde gümbürtüye gitti. Dün yine KCK ateşkes ve siyasi çözüme dair kapı araladığına ilişkin bir deklarasyon yayınlandı ve bugün Antep’te benzer bir toplu katliam gerçekleşti. Şimdi bunların hiçbiri tesadüfi değildir, seçilen kitle tesadüf değildir, seçilen yer tesadüf değildir.
Buradan öncelikle Hükümet’e şu samimi çağrıyı yapmak istiyorum. Suruç’ta da diğer katliamlarda da altını çizerek belirttik. Devlet içine çöreklenmiş güçler var. 15 Temmuz akşamı bu çok acı bir şekilde ortaya çıktı. Bizim birbirimizle konuşmamızı, birbirimizle barışmamızı istemeyen devlet içerisine çöreklenmiş güçler var. Bunların ne devletle, ne milletle alakası yok. Ve bizi birbirimize düşürecek her türlü güvenlik ve istihbarat zaafiyetine bu çevreler yol açıyorlar. Şimdi Sayın Başbakan’dan beklentimiz, ricamız ve çağrımızdır. Suruç katliamından başlayarak güvenlik zaafiyetine, istihbarat zaafiyetine yol açan, soruşturmayı hakkıyla yürütmeyen herkesle ilgili mutlaka acil bir şekilde soruşturma açmalısınız.
Dün Antep’te gerçekleşen katliam da bir güvenlik ve istihbarat zaafiyetini işaret ediyor. Eğer bunların üstüne gitmezsek tankıyla topuyla parlamentoyu bombalayacak kadar cüretkar ve cesur davranabiliyorlar. Düğünün, taziyenin, acıların, sevinçlerin ortaklaşamadığı bir ülke yaratmak istiyorlar. Evet dün Antep’te Kürtleri hedef aldılar. Katlettikleri insanlar HDP’liydi. Düğün partili bir çalışanımızın düğünüydü.
Verilmek istenen mesaj çok nettir; buradan bir iç savaş, bir kaos çıkarabilir miyiz arayışı içindeler. Ben bütün yurttaşlarıma, bütün kardeşlerime şu çağrıda bulunmak istiyorum: Bu barbarlardan, gözü dönmüşlerden alınabilecek en iyi intikam ülkeyi barışa götürmektir. Bundan daha büyük bir intikam olamaz. Ülkeyi barışa ve huzura taşıyabilmek bu alçaklara verilebilecek en büyük cevaptır.
Ve gelin hep birlikte bu acılarımızı ortaklaştıracak bir çaba, bir çalışma içerisinde olalım. Gelin, öncellikle düğünlerimizi bir yapalım. Taziyelerimizi bir yapalım, acılarımızı, cenazelerimizi bir yapalım. Buradan yola çıkarak yüreklerimizi bir yapalım. Ve dosta düşmana, dünyaya şunu gösterelim; bizimle oyun oynamak isteyenlere şu mesajı verelim: Biz konuşarak, uzlaşma içerisinde birbirimizle eşit, adil ve özgür bir yarın kurma çerçevesinde konuşabiliriz. Bütün dünyaya bunu gösterelim.
Böylesine acılı bir günde konuşabilmek tabi ki çok kolay değil. Ama Antep'te partili kitlemizi, Kürtleri hedefleyerek acaba buradan bir iç savaş çıkarabilir miyim diyenlere bizim vereceğimiz cevap budur. Bu kapıdan sizin gibi çakallara ekmek yoktur. Biz ülkemizi iç savaşa, etnik savaşa, mezhep savaşına götürecek hiçbir tezgahta asla olmayacağız, buna asla müsamaha etmeyeceğiz, göstermeyeceğiz.
Ve buradan bütün siyasi liderlere çağrı yapıyorum: Gelin bütün taziyelerimizi birleştirelim. Gelin taziyede yan yana duralım. Senin benim cenazem yok, bizim cenazemiz vardır. Buradan Gaziantep'teki bütün milletvekili arkadaşlarıma çağrı yapıyorum; AKP'nin, CHP'nin, MHP'nin milletvekillerine gelin taziyede yan yana duralım, acılarımızı birleştirelim. Düğünümüzü taziyeye çevirenlere karşı, düğünümüzü kan gölüne çevirenlere karşı öncellikle tek yürek olduğumuzu gösterelim. Sonrası kolaydır, çözülemeyecek sorunumuz yoktur. Bu ülkenin bütün taziyeleri bizimdir, bütün düğünleri de bizimdir diyelim, buradan başlayalım. Eğer bu katliamla bize bir mesaj verilmek istiyorlarsa gelin bu mesajı tersine çevirelim. Bu zor günleri ancak böyle atlatabiliriz.
Bütün halkımız hem acısına, taziyesine sahip çıkmalı, hem de bütün bu provokatif tezgahlara karşı çok dikkatli, duyarlı olmalıdır. Kaşımak isteyen, bu yara açık durdukça kanatmak isteyen çok çevreler olacaktır. Fakat bunun dışındaki hiçbir sese kulak vermeyin. Sizi kaosa sürükleyecek hiçbir çağrı dost çağrısı değildir. Sizi çatışmaya, etnik savaşa sürükleyecek hiçbir çağrı kardeş çağrısı değildir. Partili arkadaşlarıma, Kürt halkına, bizi seven dostlarımıza çağrımız budur.
Siyasi rakiplerimiz de şunu bilmelidir; bize karşı ayrımcı davrananlar, bize karşı ayrıştırıcı tutum içinde olanlara karşı biz aynı dil, aynı tutumla cevap vermeyeceğiz. Bütün bu eksik ve hataları, siyasetteki yetmezlikleri çözmek, gidermek hepimizin işidir. İntikam, öç alma, kan davası saikiyle hareket etme günü de değildir. Acının büyüklüğü, yaşanan travmanın büyüklüğü bizim için bir barış kapısı, bir barış umuduna dönüşsün istiyoruz. Bundan sonra olabilecekleri önlemenin yolu budur. Yoksa ülkemizi her gün adım adım büyük katliamların gerçekleştiği ve toplumun da bunu kanıksadığı Suriye'den farkı olmayan bir coğrafyaya dönüştürecekler.
Biz siyaseten birbirimizi eleştirebiliriz. Siyaseten birbirimizi zorlayabiliriz. Ama bunu siyasi alan dışına taşımayalım. Siyasetteki rekabetimiz, mücadelemiz olabildiğince sürsün ama bunun faturasını gençlerimize, çocuklarıma, topluma ödetmeyelim. HDP olarak duruşumuz böyle olacaktır.
Bir kez daha bu barbarca katliamı, kendisine IŞİD adını veren İslam’la da, insanla da alakası olmayan, bu topraklarla, bu kültürle, bu inançla hiçbir şekilde bağı kurulamayacak bir barbarlık, bir tecavüz ordusunun karşısında boyun eğmeyeceğimizi bütün dünyaya hep birlikte gösterelim. IŞİD'e karşı yan yana duralım, şiddete karşı yan yana duralım. Teröre karşı, IŞİD'in yarattığı barbarlığa karşı da buradan başlayarak bir mesaj verelim. Göreceksiniz bunu sağlayabilirsek gerisi kolaydır. Konuşarak sorunlarımızı çözmekten, müzakere ederek sorunlarımızı çözmekten daha kolay hiçbir şey yoktur. Zor olana, bizi zorlayana tenezzül etmeyelim.
Bir kez daha bütün haklımıza başsağlığı diliyorum. Herkesi bu ortak taziyemizi, ortak acımızı paylaşmaya davet ediyorum. Ailelerimiz başta olmak üzere, yakınlarını kaybeden bütün kardeşlerime başsağlığı, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara da bir kez daha acil şifalar diliyorum.