İNSAN HAKLARI, DEMOKRASİ ve AKP...

İNSAN HAKLARI, DEMOKRASİ ve AKP...
Editör: İlk Haber
01 Ocak 1970 - 00:00
10 Aralık, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi?nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildiği gün. Bu nedenlerle her yıl bu tarihte gerek resmi ve gerekse sivil toplum örgütlerince düzenlenençeşitli etkinlikler, yayınlananbildiriler yoluyla insan temel hak ve özgürlüklerine vurgu yapılmakta, hükümetlerin insan haklarına saygı göstermeleri istenmektedir. Bildirinin kabul edilişinin yıl dönümü olan bu günlerde, protesto eylemlerinde bulunan öğrencilere uygulanan polis şiddeti, aradan geçen bunca süreye ve bu uğurda verilen mücadeleye karşın, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önündeki engellerin devam ettiğini ve mücadelenin süreceğini de göstermiştir. BM Evrensel İnsan Hakları beyannamesinde yer alan bu hakların neler olduğunu kısaca belirtmek istiyorum. Bunlardan ?yaşam hakkı?, ?kişi dokunulmazlığı (bedensel ve ruhsal)?, ?insanların eşit ve özgür doğdukları?, ?özel yaşamın gizliliği?, sağlık ve yerleşme hakkı?? gibi kimi haklar, insanların doğuştan sahip bulundukları vazgeçilmeyen temel hak ve özgürlükler olarak kabul edilmişlerdir. Bunların yanında ?inanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence ve gayri insani muamele ve keyfi tutuklamayasağı ?vb. hak ve özgürlükler de günümüzde artık vazgeçilemeyen, korunması gereken temel, bireysel hak ve özgürlüklerdir. Bireysel hak ve özgürlüklerin yanında bir de ?kolektif haklar? vardır. Kolektifhaklar, bireyi değil, çok daha geniş bir tüzel (ulus gibi) ya da tüzel olmayan (ancak bir çok konuda ortaklaşmış bir yapı gösteren- halk) kolektif bir yapıyı özne olarak alır. Devletler, en çok kolektif hak ve özgürlüklere karşı çıkarlar.?Kendi kaderini tayin hakkı? kolektif hakların en başta gelenidir. Bunun yanında ?ana dilinde eğitim, inanç özgürlüğü ve sendikal haklar? kolektif hakların en önemlileridir. Toplantı ve gösteri hakkı da, günümüzün vazgeçilmez bireysel ve aynı zamanda kolektif bir haktır. Kolektif hakların kullanılmasına karşı olan pek çok ülke, bireysel hak ve özgürlükleri genişletmek yoluyla, kolektif haklarını kullanmak isteyen kesimlerin bu temel, doğal ve vazgeçilmezhaklarını savuşturmaya çalışmaktadır.Türkiye de bu ülkelerden biridir. Kürtlerin ?anadilinde eğitim?, örgütlenme ve ?kendi kendilerini yönetme?; Alevilerin ?inanç ve ibadet? hak ve özgürlüğünü; ?bireysel olarak herkesin eğitim alma, ibadet ve inanç özgürlüğü bulunduğunu? ileri sürerek karşı çıkmaktadır.Kendilerini ?milliyetçi? olarak lanse eden, fakat söylemleri buram buram ırkçılık kokan bir çok kişi de televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde, kimi zaman Lozan?a sığınarak, kimi zaman ?bölünme? paranoyasını kullanarak Kürtler?in, Aleviler?in ve diğer halkların ve inanç gruplarının ?kolektif hak ve özgürlüklerine? şiddetle karşı çıkmaktadırlar.Oysa bir ülkede kolektif hakların yaygın ve özgürce kullanılması, o ülke demokrasisinin ulaştığı düzeyi gösteren temel kıstaslardan biridir. Devlet,T.C. hükümetleri kolektif hakların kullanılmasına hep karşı olmuşlardır. Buna AKP hükümeti de dahildir.Hükümetin emrindeki polis gücünün öğrencilere yönelik şiddeti, parti ve hükümet mensuplarının olaylara yaklaşımı ve değerlendiriş biçimi; bu partintemel hak ve özgürlüklere yaklaşımını,?demokratik hakların kullanılmasına karşı tavrını,hoşgörüsü(zlüğü)nü,kısaca, ?demokrasi anlayışı üzerinde yeniden düşünmemiz ve onusorgulamamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca AKP destekçisi medyanın olaylara bakışı ve yorumlayışı da dikkate alınırsa, bu cenahın kendileri dışındaki insanların hak arama ve kullanma özgürlüklerine nasıl duyarsız ve hatta karşı oldukları açıkça görülmektedir. Bu kalem erbabına göre ?saldırıya uğrayan, şiddete maruz kalan polistir;kendisini savunmuştur. Eğer polis öğrencilere engel olmasaydı,bunlar toplantıyı basacak, maazallahçok kötü sonuçlar ortaya çıkabilecekti.İstanbul ve Ankara?da ki öğrenci olaylarından sonra AKP yöneticilerinin ve yandaş medyanın tutum ve söylemlerine bakıldığında; bu kesimin kendileriyle aynı düşünceleri paylaşmayanların temel hak ve özgürlükleri kullanmalarına tahammül göstermediklerini göstermiştir. Bu durum bu kesimin zihinlerinin arka planında bulunan anti- demokratik eğilimlerin varlığını sürdürdüğünü, yalnızca kendileri için demokrasi istediklerini, yanidemokrasi anlayışlarının sorunlu olduğunu ortaya koymuştur. Ülkede,bireysel ve kolektif hakların her kes tarafından özgürce kullanılabilmesi,yönetenlerin, siyasilerin, medya mensuplarının; kısaca her kesin zihinlerinin arka planında saklı tuttukları anti-demokratik eğilimleri terk etmesi, sadece kendileri için değil, ?her kes için demokrasi, herkes için özgürlük? şiarını benimsemesi gerekir.