Koronavirüs, İçme Suyu Yada Atık Su Yoluyla Bulaşır mı?
Koronaviris nedeniyle artan ölümlerle ilgili tartışmalar gündemde ki yerini korurken, korona hastalarının atıkları nedeniyle, virüsün su kaynakları yada atık su yoluyla bulaşıp bulaşmadığı konusu gündeme geldi.
Editör: İlk Haber
28 Kasım 2020 - 09:54
İlk Haber www.ilkhaber.biz Tarım ve Orman Bakanlığı’nın konuyla ilgili nisan 2020 tarihinde hazırladığı “KOVİD-19 (SARS-CoV-2) VİRÜSÜNÜN BULAŞMA RİSKİNİN KULLANILMIŞ SULARIN YENİDEN KULLANILMASI PERSPEKTİFİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ” başlıklı rapora ulaştı
İŞTE O RAPORDAN ÖNEMLİ BÖLÜMLER
“Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 19 Mart 2020 tarihinde, mevcut enfeksiyon önleme ve kontrol (IPC) dokümanlarına bir katkı olarak, Koronavirüs de dahil olmak üzere, virüsler, su, halk sağlığı ve hijyen (WASH) konularını kapsayan bir bilgi notu yayınlanmıştır.
Söz konusu belgede KOVID-19’un soluma ve temas olmak üzere iki temel bulaşım yolu olduğu belirtilmektedir. Solunum yoluyla bulaşma genellikle hasta bir insanın öksürmesi ya da hapşırma sırasında çevreye yayılan damlacıklar üzerinde bulunan virüslerin başka bir insan tarafından yine solunum yoluyla alınmasına sebep olmaktadır.
Saçılan damlacıkların çevrede bulunan yüzeylere saçılması ve bu yüzeylerdeki canlı virüslerin başka bir insan tarafından temas yoluyla alınması da diğer bulaşma yolu olarak tanımlanmaktadır (1). Yapılan çalışmalar neticesinde atıksularda koronavirüs tespit edilmiş olsa da (2) henüz virüsün su kaynakları ya da atıksu yoluyla bulaştığına dair hiç bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak salgın hastalıklar sırasında enfeksiyon riskinin artacağı göz önünde bulundurularak, ham atıksu ya da kullanılmış sularla temas etme riski bulunanlar için fazladan koruyucu önlemlerin alınmasında fayda vardır. Bu durum sadece KOVID-19 için değil tüm salgın hastalıklar için geçerlidir.
İÇME SUYU KAYNAKLARI
İçme suyunda bulunması muhtemel olsa da koronavirüsün yerüstü ya da yeraltı su kaynaklarında bulunduğuna ya da kontamine olmuş sularla bulaştığına dair henüz hiç bir bulgu mevcut değildir.
Ancak şiddetli akut solunum sendromu ile ilişkili koronavirüs (SARS-CoV) dışkıda, idrarda ve suda görülmüştür. Laboratuar testleri, koronavirüslerin 10 güne kadar musluk suyunda ve 100 güne kadar atık suda hayatta kaldığını göstermiştir (3). Koronavirsün dış katmanında viral bir zarf bulunmaktadır. Bu yapıdaki virüsler çevresel şartlara karşı en dayanıksız virüsler olarak kabul edilmekte olup klor vb. oksidanlara karşı da oldukça savunmasızlardır.
Kesin kanıtlar bulunmamakla birlikte, adenovirus, norovirus, rotavirus ve hepatitis A gibi bağırsak kökenli olan ve suyla bulaşan hastalıklara yol açan virüslerle karşılaştırıldığında koronavirüsün sucul ortamda etkinliğini çok daha hızlı kaybedeceği düşünülmektedir. Isı, düşük ya da yüksek pH, güneş ışığı ve dezenfektanlar (klor vb.) da virüsün ölümüne sebep olmaktadır (1). KOVID-19 virüsü şimdiye kadar içme suyu kaynaklarında tespit edilmemiş olup mevcut kanıtlar su kaynakları üzerinde oluşturacağı riskin düşük olacağı yönündedir. Ancak laboratuvar ortamında yapılan çalışmalar göstermektedir ki koronavirüsler, insan dışkısı ile kontamine olmuş sularda günler hatta haftalar boyunca enfekte edici özelliklerini sürdürmektedir
ATIKSU ARITMA TESİSLERİ (AAT)
KOVID-19 virüsünün kanalizasyon ve arıtılmış ya da ham atıksu yoluyla bulaştığına dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Dahası, 2003 yılında büyük bir salgına yol açan ve başka bir koronavirüs türünün yol açtığı şiddetli akut solunum yolu sendromu (SARS) hastalığının da atıksu yoluyla bulaştığına dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Halk sağlığının korunması amacıyla atıksu arıtma tesislerinin doğru şekilde işletilmesi hayati önem taşımakladır. Atıksu Arıtma Tesislerindeki (AAT) çeşitli arıtma adımları virüslerden kaynaklanan potansiyel risklerin belli bir ölçüde azaltılmasına sebebiyet vermektedir.
Ancak boyutlarının görece küçük olması nedeniyle çöktürme ya da filtrasyon gibi yöntemlerle virüslerin giderilmesi diğer mikroorganizmalara göre daha sınırlı olmaktadır. Ultrafiltrasyon membranlar ve UV dezenfeksiyonun virüslerin giderilmesinde kullanılan en etkin yöntemler olduğu bilinmektedir.
İkincil arıtma 0,5-2,5 log giderim verimi sağlarken klorla dezenfeksiyonun 0-4 log giderim verimi sağladığı bilinmektedir (6). Eğer mevcut atıksu arıtma tesislerinin virüslerin giderilmesi için optimize edilmemiş olduğu düşünülüyorsa ilave bir dezenfeksiyon ünitesinin sisteme dahil edilmesi yerinde olacaktır.
Her ne kadar KOVID-19 virüsünün atıksu yoluyla bulaştığına dair hiç bir kanıt bulunmasa da Hollanda’da yeni yapılan bir çalışmaya göre 7 şehrin kanalizasyon sistemlerinden ve havaalanlarından alınan numunelerin test edilmesi sonucunda ülkedeki iki kanalizasyon sisteminde KOVID-19 virüsü tespit edilmiştir (2). Bu sebeple atıksu ile temas etme olasılığı bulunan çalışanların kişisel koruyucu ekipmanlar kullanması, ellerinin hijyenine dikkat etmeleri ve yüzlerine dokunmamaları hayati önem arz etmektedir (1). Atıksu arıtma tesislerinde çalışan işçilerin, pek çok hastalık yapıcı atıksuda bir çok hastalık yapıcı mikroorganizma bulunduğu için bu tesislere atıksu kaynaklı aerosellere maruz kalma ihtimali bulunmaktadır. Salgın hastalıklar sırasında enfeksiyon riskinin artacağı göz önünde bulundurularak ham atıksu ile temas etme riski bulunanlar için fazladan koruyucu önlemlerin alınmasında fayda vardır. Bu durum sadece KOVID-19 için değil tüm salgın hastalıklar için geçerlidir.
Sonuç
KOVID-19 salgını sırasında dünyada yapılan çalışmalar neticesinde bazı şehirlerin atıksularında koronavirüs tespit edilmiş olsa da henüz virüsün su kaynakları ya da atıksu yoluyla bulaştığına dair hiç bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak laboratuvar testleri, koronavirüslerin 10 güne kadar musluk suyunda ve 100 güne kadar atık suda hayatta kaldığını göstermektedir. Dolayısıyla salgın hastalıklar sırasında enfeksiyon riskinin artacağı göz önünde bulundurularak ham atıksu ya da kullanılmış sularla temas etme riski bulunanlar için fazladan koruyucu önlemlerin alınmasında fayda vardır. Atıksu arıtma tesislerindeki her bir arıtma adımı virüsle ilgili potansiyel risklerin kademeli olarak azaltılmasını sağlanmaktadır. Bu sebeple arıtma tesislerinin doğru ve projelendirildiği şekilde çalıştırıldığından emin olmak gerekmektedir. Ayrıca çıkış sularında yapılacak analizler yoluyla çıkış sularının kalitesinin düzenli olarak izlenmesi gerekir. Suyla bulaşan hastalıklara yol açan virüslerle karşılaştırıldığında koronavirüslerin sucul ortamda etkinliğini çok daha hızlı kaybettiği ve klor vb. dezenfektanlara karşı savunmasız olduğu bilinmektedir. Bu nedenle mevcut atıksu arıtma tesislerinin, virüslerin giderilmesi için optimize edilmemiş olduğu düşünülüyorsa ilave bir dezenfeksiyon ünitesinin sisteme dahil edilmesi yerinde olacaktır. Etkili bir dezenfeksiyon için 30 dakikalık bir temas süresinin ardından minimum 0,5 mg/L bakiye klor konsantrasyonu yeterlidir. Türkiye’deki atıksu arıtma tesislerinin üçte birinden fazlasının çıkış suları tarımsal sulama tesislerine ulaşmaktadır. Söz konusu AAT’lerin büyük bir çoğunluğunda dezenfeksiyon ünitesi bulunmamakta olup mevcut dezenfeksiyon ünitelerinin de çalıştırılmadığı ya da doğru çalıştırılamadığı bilinmektedir. Arıtılmış atıksuların ulaştığı tarımsal sahalarda zengin bir ürün deseni bulmakta ve pek çok farklı ürün yetiştirilmektedir. Ancak söz konusu sulama tesislerinin yarıya yakınında çiğ tüketilen sebzelerinde bulunması çeşitli risklerin değerlendirilmesini gerektirmektedir. Öncelikle mevcut dezenfeksiyon ünitelerinin acilen doğru şekilde çalıştırılması sadece KOVID-19 değil, diğer hastalıklarla ilgili enfeksiyon risklerini de büyük ölçüde azaltacaktır. Dezenfeksiyon ünitesi bulunmayan tesislerin de uygun şekilde revize edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kullanılmış suların sulamada doğrudan veya dolaylı kullanılması durumunda mutlaka dezenfekte edilerek kullanılması gerekmektedir. Virüs gibi patojenleri taşıyan aeresollerin yayılma riskini arttırdığı için özellikle kullanılmış sular söz konusu ise yağmurlama yöntemiyle sulamadan mümkün olduğu kadar kaçınmak gerekir. Sulama yönteminden bağımsız olarak, kullanılmış su ile temas etme olasılığı bulunan çalışanların eldiven, maske, gözlük gibi kişisel koruyucu ekipmanları kullanması sağlanmalıdır.
Kaynaklar
1. Organization, World Health. Water, sanitation, hygiene, and waste management for the COVID-19 virus. s.l. : World Health Organization, 2020. 2. Gertjan Medema, Leo Heijnen, Goffe Elsinga, Ronald Italiaander, Anke Brouwer. Presence of SARS-Coronavirus-2 in sewage. s.l. : medRxiv, 2020. 3. European Comission, Supply security for critical chemicals needed for water supply and sanitation during COVID-19-Crisis, 2020 4. Casanova L, Rutalal WA, Weber DJ, Sobsey MD. Survival of surrogate coronaviruses in water. Water Res. 2009, Vol. 43, 7. 5. Organization, World Health. Guidelines for drinking-water quality, fourth. Geneva : World Health Organization, 2017. 6. USEPA. Guidelines for Water Reuse. Washington, D.C. : U.S. Environmental Protection Agency, 2012. 7. Water Reuse: From Ancient to Modern Times and the Future. Angelakis, Andreas N., et al. 2018, Front. Environ. Sci. 8. WHO. Guidelines for the safe use of wastewater and excreta in agriculture and aquaculture. Geneva : WHO, 1989. 9. Council, Environment Protection and Heritage. National Guidelines for Water Recycling: Managing Health and Environmental Risks. s.l. : Environment Protection and Heritage Council, 2006. 10. Tarım ve Orman Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Kullanılmış Suların Yeniden Kullanım Alternatiflerinin Değerlendirilmesi Projesi, Ankara, 2019
FACEBOOK YORUMLAR