LİDERSİZ TOPLUM OLMAZ (MI?)

LİDERSİZ TOPLUM OLMAZ (MI?)
Editör: İlk Haber
01 Ocak 1970 - 00:00
Asırlar boyunca, toplum ve lider ilişkisi bağlamında liderin ?olmazsa olmaz? lığını toplum bilincine kazıyan, ?lidersiz toplum çobansız sürüye benzer ? ya da ? hiçbir toplum, hiçbir zaman lidersiz bir hayat sürdüremez ? benzeri sayısız ?ata lafı? edilmiştir.Yakın geçmişte, Neolitik dönem yerleşim birimlerinden biri olan Çatalhöyük?te, değişik ülkelerden yüzü aşkın arkeolog ve bilim insanı, oluşturulan bir laboratuarda araştırma bulgularını değerlendirmiş. Ortaya çıkan sonuçlardan biri şöyle: 9 bin yıl önce Çatalhöyük?te yaşayan toplumda hiyerarşi yoktu; doğal bir iş bölümüyle, yöneteni ve yönetileni olmadan yaşamını sürdüren Çatalhöyük insanının bir lideri de yoktu..Kuşkusuz, Çatalhöyük ahalisi lidersiz bir yaşam sürdürmeyi başarmışsa, bunun nedeni, o zamanlar Çatalhöyük?te sınıfsal ayrışmaların henüz başlamamış olmasıdır.İnsanlık, sorgulanamaz ve dokunulamaz lider tipolojisi ile, sınıflı toplumlarla birlikte tanıştı.Bazıları, çok tanrılı dinler döneminde tanrıların, tek tanrılı dinler döneminde ise tanrının yeryüzündeki temsilcileri kimliğiyle de ?kutsanmış? olan liderler, binlerce yıl boyunca, sürüleştirilmiş toplumların kaderini belirleyen tekil irade özelliğini korudular.İnsanlığın bu trajik durumu, kutsal liderlerin, kralların ya da padişahların egemenliğine son veren burjuva devrimlerinden sonra toplumsal hayatın vazgeçilmezi haline gelen ?demokrasi? sayesinde sorgulanmaya başlandı..Demokrasi, ?halkın yönetimi? demekti, ama elbette bu, halkın kendi kendini yönetmesi anlamına gelmiyordu; halk, belirli süreler için kendini yönetecek olan lideri seçecek, zamanı geldiğinde ise başka bir yöneticiyi seçip liderlik koltuğuna oturtacak, böylece hiç kimse ömür boyu ve dilediğince toplumu yöneten bir lider olamayacaktı..Burjuvazinin örgütlediği demokrasi felsefesinde kadiri mutlak liderlere yer yoktur, ama aynı felsefeye göre burjuvazinin halk üzerindeki egemenliği kadiri mutlaktır!..Ve bu egemenlik, halkın iradesini ipotek altına almayı sağlayan başkaca kurumlarla birlikte liderlik ?müessesesi?ni de zorunlu kıldığından, burjuva siyaseti, binlerce yıl boyunca toplum bilincine kazınmış olan ?lidersiz toplum olmaz ? söylemini sürdürmüştür...Seçimle liderlik koltuğuna oturtulan burjuva siyasetçileri, şaşmaz bir kesinlikle, seçildikten hemen sonra kendilerini liderlik koltuğuna oturtan halka yabancılaşıp eski zamanların liderleri gibi davranmaya ve yeni bir seçim dönemine kadar aynı halkın kaderi üzerinde tepinmeye devam ettiler.Velhasıl, biçimsel farkına rağmen, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalist toplum da, halkın iradesine saygı duymayan liderlere ihtiyaç duymaktadır.Liderli toplumlarda demokratik siyaset ise, kocaman bir palavradır..En gelişmişinden en gerisine kadar kapitalist ülkelerin ?seçilmiş? ve ?seçtirilmiş? liderleri, toplumun ?en iyisi? olduklarını sanırlar. Kendini en iyi sanan biri, düşüncesini tartıştırmaz; ?düşünür? ve talimat verir !.. Çok saçma olsa bile düşünceleri tartışılamayan liderin etrafındaki diğer aktörler, tasfiye edilme ya da çıkar kaygısıyla, her durumda lideri onaylayan dalkavuklara dönüşürler. Bu yüzden hükümet, parti ve grup düzeyinde ?en iyi? olduğunu sanan liderli siyasette, bireyin kendini gerçekleştirmesi ve demokratik süreçlere özgürce dahil olması imkansızdır.Peki ama toplumun iradesini işlevsizleştirmeye muktedir bu liderler, insanlığın ?kaderi? midir ?..Lidersiz toplumu mümkün ve zorunlu gören bir sistem var; sosyalizm..Bilimsel sosyalizmin felsefi kaynağı materyalizm, insanlığa, düşüncede hiyerarşinin olmadığını, ?en iyi?nin an?lık olduğunu, dolayısıyla kendine lider diyen ya da dedirten bir kişinin yıllar boyunca toplumun en iyisi ve en doğru düşüneni olamayacağını göstermiştir.Ayrıca, insanın insan üzerinde kurduğu bütün iktidar, sömürü ve istismar biçimlerini ortadan kaldırarak özgürlükçü toplumun yolunu açan sosyalizmin ?üretenlerin doğrudan yönetimi? şeklinde tanımlanan demokrasi projesinde, kendi kaderini belirlemiş ve egemen bir güç şeklinde örgütlenmiş bulunan emeğin kolektif iradesini ipotek altına alma potansiyeli taşıyan tekil irade konumundaki lidere ihtiyaç yoktur.Politik pragmatizmin icaplarına uyarak, ?hayır, sosyalizmin de yüce öndere, bir lidere ihtiyacı vardır? diyenler olabilir.Onlara, hiç değilse bir süre için, yerleşik politik kaygılardan uzaklaşıp, reel sosyalizmin yaşanmışlıklarını bilim insanı gözüyle incelemeye başlamaları önerilir!..