Mecliste Ucuz Et Tartışması
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer TBMM yaptığı konuşmadan ülkemizdeki gıda güvenliği konusuna değindi .Gürer iktidar partisine “ucuz et yedirmeniz”dedi.
Meclis Plan ve Bütçe komisyonu gündeminde gıda güvenliği vardı. Cumhuriyet Halk Partisi Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer gıda güvenliği konusunda yaşanan sorunları gündeme getirdi. Gürer toplantıya katılan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye yönelerek, “Ne yediğimizi ne içtiğimizi bilmez hâle getirdiniz” dedi.
Türkiye’de merdiven altı üretimlerin arttığını, denetimlerin yetersiz olduğunu anlatan Gürer, “Gıda denetiminde zorunlu portör muayenesi ve akciğer filmi uygulamasının kaldırılması kayıt dışı çalışmayı hortlatmış ve ucuz işçilik olarak kaçak göçmenleri dahi çalıştıranların varlığı riskin başlangıç noktasıdır” diye konuştu.
Sütsüz peynir, şekerli bal, nişasta bazlı şurup, menşei belirsiz et ve yalnız yem olarak izin verilip gıdada rastlanan GDO’lu ürünler gibi kamuoyuna yansıyan gıda sorunlarının arttığını ifade eden Gürer, “ Denetimde belediye zabıtalarına ortadan kaldırılan yetkileri mutlaka geri verilmelidir” ifadelerini kullandı.
YAPTIRIMLAR AĞIRLAŞTIRILMALI
Hileli ürün satan, kaçak domuz eti yediren işletmelerdeki yaptırımların ağırlaştırılması gerektiğine işaret eden Gürer, Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısındaki konuşmasında şu konulara da dikkat çekti: “Ülkemizde sürekli, düzenli hileli denetim sonuçları kamuoyuna duyurulmalıdır. Sayın Bakan, brusella, tüberküloz, koyun çiçeği gibi hayvan hastalıklarının, insana bulaşabilen zoonoz hastalıkların ülke genelinde insana bulaşmışlığının takibi ihtiyaç durumundadır. İthal hayvanla gelen hastalıkların yanında Et ve Süt Kurumunun Haymana’daki hayvan barındırma alanında rastlanan şapın o bölgenin karantina bölgesi olduğu ve o yolla da oluştuğu iddiası da ayrıca kaygı vericidir. Bakanlıkta yapılan yapı değişiklikleriyle öncelikli süreç bilgilerinin takip edilmediği iddialarına da açıklık getirilmelidir. Ülkemize ithal et ve hayvan satan firmalar, getirenler ticari olmaktan çıkarılmalıdır. Ucuz et yediremediniz ama et için yeterince kaygı ürettiğinizi söyleyebilirim” dedi.
Bakan Pakdemirli ise Gürer’in konuşmasının ardından şu şekilde konuştu; Medya diyor ki: “46 tane hayvan öldü.” Ben dedim ki: “Arkadaşlar, kaç hayvan öldü?” “150 oldu, ne yapacağız?” filan. “Çağırın medyayı, konuşalım, anlatalım.” dedim. Anlattım.
Şimdi birkaç tane soru var.
Bir: Şarbon yurt dışından gelen bir deri hastalığıdır, yani bu havadan bulaşanı demiyorum. İnsana bulaşan bir hastalıktır ve antibiyotikle geçer. Hiçbir şekilde şarbonla alakalı... Çıktık medyaya, dedik ki: “150 tane hayvan telef olmuştur. Türkiye'de geçen yıl bu kadar şarbon vakası görülmüştür, bu kadar yerde.” Bu kadar “mihrak” diyor bizim arkadaşlar. “Mihrak” kelimesinin anlamı şu: Bu kadar yerde, x kadar yerde. Ondan önceki sene de buna benzer bir yerde görülmüş. 2002’den öncesinde vakalar çok vahim ama bakın, ölen bir insan yok. Bazı telef olan hayvanlar var, Fransa’da var, İtalya’da var, Romanya’da var, farklı ülkeler. Ha, bizim o dönemde Brezilya’dan getirdiğimiz ithal hayvanlarla ilgili bir şey söylendi.
Şarbon, bakın, kuluçka evresi beş gün olan bir hastalık. Yani beş gün içerisinde gemiye bindirirseniz beş gün sonra o hayvan telef olur. Yani bu hayvanların oradan şarbonlu binme olmuş ihtimali yok, hakeza Brezilya’da şarbon vakası yok. Yani ama o kadar çok speküle edildi ki biz burada iletişimi de bilerek düşürdük biraz, iletişimin dozunu bilerek düşürdük.
Ankara’da çıktım medyaya, medyada kapandı iş. Ertesi birkaç gün içerisinde medyada tekrar İstanbul’da çıktı, orada da aynı gece oturduk basın müşavirimle beraber gece 2’de evden 7 tane televizyon kanalına bağlanarak “Karantinaya alınmıştır hayvanlar, bu işin bir tehlikesi yok, vatandaşımız et yiyebilir. Ama arkadaşlar, bakın, değerli bazı medya, sosyal medya ve bazı siyasetçilerimiz o kadar bunun üzerinden beslenmeye çalıştılar ki bugün itibarıyla şu an bakın Türkiye'nin et ihtiyacı filan kalmadı. Niye? Biraz da şarbonun etkisi var, biraz da tabii kurban bayramında fazla bir planlama etkisi var. Beş altı ayda herhangi bir ithalatla ilgili bir problemimiz yok ama insanlar çocukların okuldaki menülerinden etleri çıkardılar. Biz dedik ki: “Ya, herhangi bir problem yok, yiyebilirsiniz. Ama arkadaşlar, bakın, değerli bazı medya, sosyal medya ve bazı siyasetçilerimiz o kadar bunun üzerinden beslenmeye çalıştılar ki bugün itibarıyla şu an bakın Türkiye'nin et ihtiyacı filan kalmadı. Niye? Biraz da şarbonun etkisi var, biraz da tabii kurban bayramında fazla bir planlama etkisi var. Beş altı ayda herhangi bir ithalatla ilgili bir problemimiz yok ama insanlar çocukların okuldaki menülerinden etleri çıkardılar. Biz dedik ki: “Ya, herhangi bir problem yok, yiyebilirsiniz.”
Şimdi, burada devletin gerçekten otoritesini erozyona uğratmamak lazım. Hiçbir aklıselim insan partisi, görüşü, dini, imanı, ırkı ne olursa olsun vatandaşına kötü bir ürün yenmesini sağlamaz ve bundan da kesinlikle imtina eder. Yani Bakanlık bunu söylediği zaman da ya, lütfen -değerli siyasetçilerimiz birlikte- bu konuya da mutlaka güvenmemiz lazım.