SAVUNMA HAKKININ KUTSALLIĞI VE 102 YAKALAMASI

SAVUNMA HAKKININ KUTSALLIĞI VE 102 YAKALAMASI
Editör: İlk Haber
01 Ocak 1970 - 00:00
Bilindiği üzere özel yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi?nin 102 Subay ve Generaller hakkında verdiği yakalama tartışması güncelliğini korumaktadır. Ne gariptir ki bu konu yazılı ve görüntülü medyada tartışılırken işin ehli olanda, olmayanda tartışmaya katılıp fikir beyan ediyor. Mesele yakalama kararının verilip verilmemesi değil, yakalama kararı ile savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığıdır. Şunu bir kez daha belirteyim ki savunma hakkı kutsaldır, bir gün herkese lazım olur. Ergenekon davasına karşı değilim. Ancak sanıklarının kim olursa olsun bağımsız yargı önünde, yasa ve anayasa ile AİHM kararlarına uygun bir şekilde ve hukukun üstünlüğü kuralı korunarak yargılanmaları yapılmalıdır. Ceza davlarında,  Ceza Muhakemesinin nasıl yapılacağı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 1. maddesiyle düzenlenmiştir. Şu halde Ceza davalarında, dava öncesi ve dava sonrası ile dava süresince kimler, nasıl, ne şekilde ve ne zaman, ne tür yetki ile hareket edecekleri Ceza Muhakemesi Kanun (CMK)?unda belirtilmiştir. Tartışma konusu olan yakalama hususu CMK? nın 90 ve 98. maddelerinde yer almıştır. CMK 90/1. madde fıkrasında bu madde de belirtilen hallerde yakalamanın geçici olarak herkes tarafından yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Şu halde 5271 sayılı yeni CMK?ın  kanunun saydığı belli hallerde sınırlı ve geçici de olsa  yakalama hakim veya savcı kararına gerek görülmeden herkes tarafından  yapılabileceğini bilmekte yarar bulunmaktadır.  Ancak kişi hak ve özgürlüğünün zedelenmemesi açısından herkes tarafından yakalamanın geçici bir süre için sınırı ve zamanı çok dar tutulmuştur. Doğrusu da budur. CMK?nın 90. maddesinde yer alan yakalamanın tarifi; ?? suç işleme şüphesi veya suçun işlenmeye devamının önlenmesi veya kaçmayı önlemek şeklindeki nedenlerden birinin varlığı durumunda ilgili kişinin yetkili makamlar önüne çıkarılması amacıyla uygulanan bir tedbirdir ??( Malkoç -Yüksektepe, CMK ). Yakalama emri ise, ilgili kişinin yokluğunda alınan yakalama kararı üzerine bu ilgili sahsın yetkili adli kolluk makamlarınca ele geçirilip karar veren makamların huzuruna, gerekirse zor kullanılarak getirme yetkisi içermektedir. Yukarıda açıklanan yakalamanın tarifi ve yakalama emrinin içeriği nazara alındığında CMK 90. madde de sayılan sınırlı hallerde herkes tarafından yapılabileceği, 98/2. madde de ise yakalama emrinin acele hallerde kolluk kuvvetleri veya Cumhuriyet Savcıları tarafından düzenlenebileceği, 98/1. maddesinde ise şartları varsa Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine Sulh Ceza Hakimi tarafında düzenlenir. 98/3. bendine göre kovuşturma evresinde duruşma Hâkimi veya duruşma mahkemesi tarafından da yakalama emrinin düzenlenebileceği hüküm altına alınmıştır. Yakalama emri çıkarma amacının ortadan kalkması durumunda Mahkeme, Hakim veya Cumhuriyet Savcısı tarafından yakalama emrinin derhal iadesi istenir.   (CMK 90/6 ) Yakalama emri üzerine yakalanan kişi ifadesi alındıktan sonra ya serbest bırakılır veya şartları varsa tutuklanır. Ancak yakalandıktan sonra soruşturma hemen tamamlanmazsa soruşturma Savcısı tarafından yakalanan kişinin gözetim altına alınmasına da karar verebilir. CMK 90/1 maddesine göre, Gözaltı durumu süresi normal hallerde yol hariç yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. CMK 98/1 ?e göre yakalama emri, soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya adresi belli olmadığından çağrı yapılamayan şüpheli hakkında C.Savcısın istemi üzerine Sulh Ceza Hakimi tarafından yakalama emrinin düzenlenebileceğine işaret edilmiştir. CMK 176. maddesinde hakkında Kamu davası açılan şüpheli ye dava iddianamesinin çağrı kağıdıyla birlikte  tebliğ şart koşulmuştur. Bu çağrı kağıdında şüpheliden belirtilen duruşma gününde duruşmada hazır bulunması, hazır bulunmadığı takdir de zorla duruşmaya getirileceği,  kendisini savunmaya hazırlamasını gerek görüyorsa kendisini bir Avukatla temsil edebileceğini ve delillerinin nelerden ibaret olduğunu hazırlayıp gerek görüyorsa duruşma gününden önce veya duruşma günü Mahkemeye bildirmesi ihtar atı yer alır.  Savunma hakkına önem verildiği için çağrı kâğıdının tebliğ edildiği gün ile duruşma günü arasında en az 1 haftalık sürenin bulunacağı 176. maddenin 4. bendi ile hüküm altına alınmıştır. CMK?nın yukarıda yakalama ile ilgili verilen özetinden hareketle 102 Subay hakkında Mahkemece verilen yakalama kararının tartışma götürür tarafı savunma hakkının kutsallığına ve özgürlüğüne halel getirip getirmediğidir. Aslında Mahkeme kararları tartışılmaz. Ancak başta tevkif olmak üzere bazı kararlarına itiraz edilir ve bu itiraz nedeni ile bu sınırlı kararlar tartışılabilmektedir. Hatta bize göre Mahkemelerin tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya tutuklamanın kaldırılmasına ilişkin kararların doğrudan yargısal karar olmayıp, yargının bir nev?i idari kararları niteliğindedir. Zira, tutuklama, tutuklamanın devamı, tutuklamanın kaldırılması durumları daha çok kolluk kuvvetlerini ilgilendiren ve kolluk kuvvetlerinin bu konudaki görevlerine yardımcı olmak ve kolaylaştırmak için verilen birer karar niteliğindedir. ( sanığın delillere tesir etmesi, kaçma şüphesinin bulunması, adresinin sabit olmaması veya bu durumların ortadan kalkması gibi ?.) 102 Subay hakkındaki davada Aralık ayına verilen duruşma gününe rağmen sanıklar hakkında verilen yakalama kararına göre sanıkların duruşma günü beklenmeden ve vakit geçirilmeden Hakim huzuruna çıkmak zorunda olduklarına karar verilmiştir. Bu karar üzerine bugün veya yarın Hakim huzuruna çıkan sanığın durumu ne olacaktır ? CMK?nın yukarıda özetlenen amir hükümlerine göre Hakim huzuruna çıkan sanığın savunması alınacak ve tutuklanacaktır. Yani büyük ihtimalle sanık hakkında çıkarılan yakalama kararı tutuklama kararına dönüştürülecek ve sanık tutuklanacaktır. Mahkemenin bu kararına CMK gereğince itiraz edilebilinecektir. Ancak sorun itiraz yolunun açık olması değil, Aralık ayında duruşmaya çağırılan sanığın bu duruşma günü beklenmeden derhal yakalanarak Hakim huzuruna çıkarılması ve savunmasının bir nev?i acele elden alınması sorunudur. CMK?nın  176. maddesinde hakkında Kamu davası açılan tutuklu ve tutuksuz sanığa ne ile ve ne şekilde suçlandığına ilişkin dava iddianamesinin tebliğ edileceği, duruşma gününün kendisine bildirileceği ve duruşma gününe kadar kendisine savunmasını hazırlaması, varsa delillerinin Mahkemeye bildirilmesi, istiyorsa kendisini duruşmada Avukatla temsil ettirmesi ihtarını zorunlu kılmıştır. Hal böyleyken yakalama kararı ile derhal yakalanıp Hakim huzuruna hazırlıksız çıkacak olan sanığın en başta savunma hak ve özgürlüğünün kısıtlandığı ve savunma hakkının kutsallığının bertaraf edildiği açıkça görülmektedir. Zira sanığın duruşmadan belli bir süre önce haberdar olması, bu makul sürede kendisini savunmaya hazırlaması, savunma konusunda Avukatla görüşüp kendisine bir Avukat tayin ettirmesi ve belirlenen duruşma günündeki geniş imkanlar dahilinde kendisini özgürce savunması, iddialara karşı itirazda bulunması, varsa kabul edeceği iddiaları kabul edip diğerlerini reddetmesi inandırıcı bir şekilde Mahkeme heyetine zaman ve mekan itibariyle hiçbir kısıtlamaya gidilmeden yasa ve anayasa çerçevesinde kendisini savunması hakkı ve yetkisi bulunmaktadır. Eğer duruşma beklenmeden ve duruşmadaki güvenilir hava kendisine sağlanmadan yakalama kararı ve yakalama emri üzerine sanığın alel acele yakalanıp belki duruşma öncesinde hazırlığı dahi olmayan bir Hakim?in huzuruna çıkarılıp savunmasının  alınması yasal açıdan ve Ceza Hukuku açısında kabul edilecek bir tarafı olamaz. Bu durum hem CMK?nın yukarıdaki amir hükümlerine, ülkemiz açısından bağlayıcılığı bulunan AİHM kararlarına ve Anayasamızın 15, 17, 19 , 36, 38.  madde hükümlerine aykırı düşmektedir. İşte, 102 yakalaması olarak kamuoyunda tartışılan kararın tartışılması gereken hususları açıkladığımız bu hususlar olmalıdır. Ne gariptir ki bir iki şahsiyet dışında yazılı ve görüntülü medyada konuyu herkes kendi siyaset görüşüne veya kendi yararı doğrultusunda tartışmaktadır. Zaten işin garip tarafı da budur.