Geçtiğimiz gün, Tuzla’da “Tuzla İstanbul Gazetesi” sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Yıldırım, çocuğunu okula bıraktıktan sonra, 3 kişinin saldırısına uğradı. Ağır bir şekilde darp edildi.
Elmacık kemikleri hasar gördü, gözünde ve vücudunun çeşitli yerlerinde yaralanmalar ezikler meydana geldi. Yaralı haldeyken bir arkadaşından yardım istedi. Arkadaşı tarafından Tuzla Devlet Hastanesi Acil servisine götürüldü. Oradan da Kartal Dr.Lüftfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Tedavi süreci hala devam ediyor.
Olay duyulur duyulmaz, bir çok meslektaşı hastaneye giderek destek oldu. Televizyonlar, ulusal basın, yerel basın olaya geniş yer verdi..
Ama, gazetecilik mesleğini tartışmaya açan bir olay yaşandı. Yalçın Yıldırım’ın üyesi olduğu “Anadolu Yazarlar ve Gazeteciler Derneği” (AYGAD) tan ne bir açıklama, ne bir kınama tek kelime ses çıkmadı! Başkan Yardımcısı Vural Dağtekin, hastaneye gelerek ilgilendi ancak, bu güne kadar AYGAD'tan kurumsal bir açıklama yapılmadı.
İnsan böylesi durumlarda ne yazacağını bilemiyor!
Meslek örgütleri ne için var? Böylesi bir günde meslektaşlarının yanında olmayacaksa, üyelerle yan yana olmayacaksa, ne zaman olacak? Meslektaşlarla yan yana olmaktan ne anlıyoruz, geziye çıkarken otobüste yan yana oturmak mı anlıyoruz!
Senin üyen darp etmiş, hastaneye kaldırılmış gazeteci arkadaşları hastaneye koşmuş, gazeteciler Ajans orada röportaj yapıyor.
Yalçın yıldırım olayı anlatıyor, daha önceden de tehdit edildiğini söylüyor nasıl darp edildiğini anlatıyor. Gazeteler ve televizyonlar haberi yayımlıyor.
Ama Yıldırım’ın üyesi olduğu dernek sessizliğe bürünüyor!
Peki neden?
Bir gazeteci saldırıya uğramış, yapılması gereken nedir? Hastaneye gidilir, geçmiş olsun dileğinde bulunulur, yaşadığı olay kendisinden dinlenir. Hemen bir açıklama yapılır ve olay kınanır. Gazetecinin beyanı esastır. Sonrası polisin Cumhuriyet savcısının işidir.
Gerekçesi ne olursa olsun, şiddet tasvip edilemez, sessiz kalınamaz!
Hele hele bir meslek örgütü kendi üyesine yapılan saldırıya sessiz kalıyorsa, bu gazetecilik adına büyük bir demokrasi ayıbıdır!
Gazeteci ne polistir, ne savcıdır, ne hakimdir. Bizim, kimin neyi neden yaptığını bilmemiz mümkün değildir. Kolluk kuvvetleri olayla ilgili çalışmasını tamamlar, elde ettiği belge bilgi ne varsa Cumhuriyet Savcılığına teslim eder. Savcılık soruşturmasını tamamlar. Bizim görevimiz de bu gelişmeleri takip edip kamuoyu ile paylaşmaktır!
Doğru olmamıştır.
Meslek ilkelerini yok sayarak, kişisel duygularla alınan kararlar mesleğe saygınlık kazandırılmaz!
Mesleğin saygınlığı, aldığı kararlar ve yaptığı çalışmalarla akorunur.
Umarım düzeltilir..
FACEBOOK YORUMLAR