Yıl 2003.. CNNTÜRK haber merkezi salonu sessiz sakin . O gece haber sorumlusu olarak oradayım. Sessiz salonu telefonun zili bozuyor.
Güneydoğu bölge muhabiri arkadaş, "Abi, Saddam yakalanmış..." gecenin bombası, muhabir arkadaşa güvenim sonsuz.. Yine de bir anlık tereddüt.. Nasıl, nerde, ne zaman.. Durumu ne? Bu soruların yanıtı henüz yok. Gözüm bir yandan da, o dönem rakip kanal olan NTV ekranın da. Ya onlar girerse haberi. Son dakika; Saddam yakalandı... Alt yazı hazır.. Reji de arkadaşlar işaret bekliyor...
Gözüm NTV ekranın da. Bir kez daha arıyorum muhabir arkadaşı "tamam abi..: diyor, işaret veriyorum haber giriyor.. Bir kaç saniye sonra NTV de veriyor... Rahat bir nefes alıyoruz hep beraber. Haber doğru değilse NTV de CNNTÜRK ' te yalan haber vermiş olacak rahatlığı... Haber bomba etkisi yaptı.
Gece saat 03.00. Rahmetli Mehmet Ali Brand, "beni niye aramadınız..." dite bağırarak, rüzgâr gibi girdi içeri, stüdyoya daldı, spikeri kaldırıp koltuğa oturdu... Haberin altını nasıl doldurup ne anlatacağız yükünü aldı üstümüzden, sabahın ilk ışıklarına kadar. Irak, ABD, Saddam, Saddam' in yedi sülalesi... Brand anlattı... Bizler mutluyuz, flas haberi dört dörtlük vermişiz Sabah haberin ayrıntıları ortaya çıktı, NTV ile bizim (CNNTÜRK ) aramızda haberi once biz verdik tartışması başladı. Haberin verilişi arasında ki 2- 3 saniyelik fark iki haber kanalı arasında kan davası çıkarmadı ama günlerce konuşuldu.
Nereden nereye.. Maliye Bakanı Beraat Albayrak'in sosyal medyadan yaptığı istifa açıklamasının ardından NTV- CNNTÜRK bu Yazı yazılırken 24 saat, kafasını kuma gömen devekuşu haberciliği yapan haber kanallarını izlerken, 17 yıl öncesinde "haberin önemi" ve "haberin kamuoyuna iletilmesi- bilgilendirilmesi" için saniyelerin bile tartışma, başarı başarısızlık nedeni olduğunu anımsadım.
Albayrak' ın istifa haberini TELE1 ve HALK TV değerlendirdi. HABERTÜRK ise Fatih Altaylı bir adım attı. Ardından, tam bir kabızlık başladı orada da. Saatlerce ıkındılar sıkındılar.. A Haber diye soranlara , "Öyle bir haber kanalı yok..." Orası, bir haber kanalı değil, mahalle yanarken kuaförde saç modelleri reklamı yapan bir yer desem...
Havuz gazeteleri, bir bakan istifa etmemiş gibi çıktı sabah.
Sosyal Medya da, pelikancılar, kazlar, koyunlar, kuzular, sazanlar şaşkın. Kimi "Evet ama", kimi "hayır ama" diyor. Havuzun en renkli ailesi Kütahyalı ve eşi ikiye bölünmüş, her rüzgâra göre mevzilenmiş. Rasim Ozan, "Beraat bey daha dün telefon da konuştuk devam" diyor eşi Nagehan Alçı, "konuştum istifa dogru ama dolar 12 liraya çıkar " diye çok derin ve yüksek ekonomi bilgisini sergiliyor ekranda...
iş dünyası, piyasalar, sokak, daha bir süre önce "dolarla mı maaş alıyorsunuz? size ne dolar indi çıktıdan" diyen bir başka ekonomi dahisi bakan Albayrak' ın istifa haberi için fal açtı tüm gün...
Ve, Pazar günü saat 19.00 da başlayan hükümet, bürokrasi hatta küçük bir işyerinde bile yaşanmamış "istifa bulmacasına "
iktidar partisi AKP'nin sözcüsü Ömer Çelik, "istifa oldu olmadı. Konu tamamen Cumhurbaşkanı'mızın takdirinde. Biz bir şey söyleyemeyiz" diyerek Son noktayı koydu.
Kısaca ve özetle dedi ki iktidar partisinin sözcüsü; "Bu bir aile sorunu. Bir ailenin iç işlerine karışma hakkımız yok... Sizde karışmayın..."
Havuz medyası rahatladı... Toplum mu? Kimin umurunda... Bırakın aile sorunu kendi içinde çözsün...
Sahi; Habercilik neydi? Gazetecilik neydi?
Aslında bırakalım bu soruları da, "insan onuru ve mesleğe saygı neydi? "
Bilenler bilmeyenlere anlatsın... Tabii, bilenler cezaevin de değilse, yazacak gazete ve konuşacak ekran bulursa... Aslında demem o ki ; GAZETECİLİK ruhuna el fatiha..
FACEBOOK YORUMLAR