TBMM Genel Kurulu. Bütçe görüşmelerinde siyasi partiler görüşlerini açıklıyor... "Millet iradesinin" temsilcileri, atanmış bakanlar arkalarında dizi dizi, kendileri gibi atanmış bürokratlar.
Bütçeyi yine bir atanmış, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay sunuyor. Çiçeği burnunda atanmış Maliye Bakanı'nın bütçeden ne kadar haberi var, okudu mu? Son anda eline mi tutuşturuldu ? Aslında, bu ve benzeri soruların yanıtı çok bilinmeyenli bir denklem değil..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye çıkıyor... Elindeki dosyada notları, promter zaten kullanmıyor. Her zamankinden farklı bir Kılıçdaroğlu kürsüde. Tane tane, sakin, her cümlesini özenle, değeri anlaşılsın diye konuşuyor. O da biliyor ki, genel kurul salonunda olan seçilmiş ve atanmışlar "Ne diyecegine" değil nerede "açık verecek" diye mevzilenmiş.
AKP sıraları boş denecek kadar sessiz, belli ki talimat alınmış, sataşma yok, bağırma yok, sıra kapaklarına vurma yok. Kılıçdaroğlu, tank palet diyor, askerimizin başına çuval geçirdiler diyor, esnaf, çiftçi, işçi, işsiz mağdur diyor, yolsuzluk diyor, adalet yok, hukuk yok, liyakat yok diyor.. Cumhuriyete, demokrasiye, vatana sahip çıkacağız diyor, kürsüye vuruyor. Millet ittifakı ile HDP sıralarından alkışlar sık sık yükseliyor. Kılıçdaroğlu da promter bağımlısı konuşmacı olmamanın keyfini çıkarıyor. Alkışlayanlara "durun arkadaşlar zamanım az kaldı" uyarısı yapıyor. Süresinin her saniyesi altın değerinde biliyor.
Ek süresini kullanırken, AKP sıralarından "Cumhurbaşkanı adayı olacak mısın? " sesi yükseliyor. Kılıçdaroğlu sakin; "Aday olup olamayacağımı nereden biliyorsunuz? " diye sorup, gündemine dönüyor...
Evet, AKP ve MHP liler derslerini iyi çalışmış, talimatları iyi anlamışlar. Kılıçdaroğlu' nun bir saatlik ülkenin içinde bulunduğu içler acısı tablosunu anlattığı konuşmanın medyada yok sayılıp, Cumhurbaşkanı adaylığı gibi normalde daha 3 yıl sonra yapılacak seçimde " adaylık" gibi suni bir gündem yaratma adımı atılmıştı. Öyle ki, partisi yok kendi var Bahçeli, her zaman ki gibi, gazetecilerin sorusunu sadece bu cümleyle sınırlı olarak yanıtlıyor. Çünkü diğer konular, yani ülkenin gercek gündemi "cızzz" el yakıyor.
Ve, istedikleri gibi oldu. Akşam havuz medyasi bunu tartıştı, sosyal medyada bu yazıldı.. Demokrasi, hukuk, adalet, açlık, yoksulluk, işsizlik, kadın cinayetleri, mafya özentisi çetecilerin tehditleri, hepsi yok sayıldı.
işte, bu noktada da AKP-MHP-VP ortaklığından daha tehlikeli bir grup ya da kişiler devreye girdi. Gazetecilik ile siyasi parti sözcülüğünü karıştıran, hasbelkader, o anda gerek duyulduğu için "suni güç yüklenerek" milletvekili yapılan eski vekiller, Truva Atı olarak sahne aldı...
"BEN demiştim, CHP de Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konuşuluyor" diye kendilerine yüksek değer yükleme seanslarına başladı. Sokak da kahvehane de işyerlerinde de seçim gündeme gelince "Kim aday olacak ? Kim olmayacak?" diye aday toto oyunu oynanır. Bunu bilmezlikten gelenler, Kılıçdaroğlu' nun "Ben demokratik parlamenter sistem istiyorum, ben tek adam rejimi istemiyorum" cümlesini söylenmemiş sayıyor. Çünkü; sorun, 3 yıl sonra yapılması gereken seçim için toto oynamak oynamak değil. Ülke gündemini, MHP-VP destekli AKP iktidarının gerçeğini kamuoyundan gizlemek. Daha açıkçası, "siz yorulmayın, pası bize atın, biz, CHP kalesine gol atar, millet ittifakında gedik açar, surlardan geçmenizi sağlarız " hamlesi. Aslında, Kılıçdaroğlu'nun aday olup olmayacağı değil, kazansa da kaybetsede Genel Başkan koltuğunda olmayacağı hesabı.
Truva Atlarından kimi o koltuk icin zaten yıllardır "aş eriyor" kimi de o koltuğa hiç ulaşamayacağını biliyor. Ancak, plan tutarsa, CV de ki eski vekil ibaresi yeni vekil olarak değişebilir, bu olmazsa havuz kanallarında "çok seslilik adına" sahnede olup, iktidar beş maske dağıtamadı diyenlere " neden, bakın biz hiç maskesiz kalmadık " diyebilmek. Her iki durumda da amaç kazanan olmak. itibar, ilkeli siyaset, dededen kalma çiflik, nineden kalma CHP kimliği, genlerimde CHP yatıyor, türü kalem oynatıp laf çevirmeler; sadece hedefe, gösterilen hedefe ulaşmanın aracı.
"Bakın ben demiştim aday olacak" perdesinin ardına saklanan, yok sayılan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu' nun bence bu tarihi konuşmasını, CHP tüm iletişim yöntemlerini kullanarak halka ulaştırmalı.
Bırakın Truva Atları, ülke gerçekleri yerine suni gündemler üretsin, paparazzicilik oynasın, Londra sokaklarında izmir Marşı ile dans etsin. Unutmamak gerek, Truva Atlarının kazanımı; anlık günlüktür. Ve, unutulmamalı ki, ülke sınırları dışında Londralarda izmir Marşı ile dans edip, görüntü servis edenlerin dinlendiği, nefes aldığı alanlarda sadece ama sadece Mehter Marşları vardır.
TBMM Genel Kurulu'n da Kılıçdaroğlu rüzgarının estiği anlarda Ankara Büyükşehir Belediye Meclis Toplantısında başkan Mansur Yavaş fırtınası esti. Koltuğundan partisi tarafından indirilmiş, partinin ağır topu Arınç tarafından "Ankara'yı parsel parsel sattığı" söylenen, ancak, yargının " nedir bu satış? " diye sormadığı Melih Gökçek dönemine ilişkin yolsuzluk dosyalarını açıklayan Yavaş'a isyan eden AKP ve MHP liler sıra kapaklarına vuruyor. Yavaş, "isterseniz çıkın sıranın üstünde tepinin" diyor, açıklamaya başlıyor. AKP -MHP liler belki dosyalarda ismimiz okunur korkusuyla panik halinde kaçıyor salondan....
Ve, aynı saatlerde İBB Başkanı Ekrem imamoğlu, AKP'nin İBB sine ait bir dosyayı açıklıyor... Bu kez, İBB hortumundan nasıl beslendikleri TV ekranında sorulunca canlı yayını terk eden sözde gazeteci ve internet gazetesi sahipleri ve bunların trolleri devreye giriyor...
Aslında işin özü şu: Truva Atları bir sussa, ben ne yapıyorum, neye hizmet ediyorum diye düşünse, egoları yerine vicdanlarına teslim olsa, CHP, IYİ Parti, HDP, TiP legal siyaset alanlarında, halk sandıkta iktidar ve yandaşlarına gereken dersi verecek. Susarlar mı? vicdanlarına sığınırlar mı? sanmıyorum. Çünkü, ıslak çamaşır suda kurumaz...
FACEBOOK YORUMLAR