Şeyma Kelekçi

Şeyma Kelekçi


3650

31 Aralık 2024 - 18:29 - Güncelleme: 31 Aralık 2024 - 18:36


Kod adı 3650. İsimlere gerek yok. Rakamlar yeterli. Tek başınıza ecelinizle ölürseniz eğer, sizi tanıyan üç, beş kişi isminizi ağzına alacak. Onlar da muhtemelen dedikodunuzu yapacak. (Sizi gerçekten sevenler hariç!) Yok eğer bir kazada ölürseniz toplu bir şekilde; o zaman 3, 5, 10 birer rakam edeceksiniz... Tek başına insanların hafızalarında yer edinen ama kalplerinde var olamayan insanoğlu, toplu bir şekilde can verdiğinde, kişiselleşmediğinden üzülmeye değecek. O zaman insan kafada kurmadan ya da eleştirmeden rahat bir şekilde sadece duyguda kalıp üzülebilecek. Acısını yaşayıp yasını tutacak. Kendi türünün ölümüne bile doğru düzgün, dürüstçe üzülemeyen insan, insan olmanın farkına varacak. Kalp varlığını gösterecek, akıl susacak! Bazısı helva yerken, bazısı bulaşık yıkarken bazısı da yatak-döşek üzülürmüş gidenin yokluğuna... Ama yine de ayıcıklı pijamayla ne giydiğinin farkına dahi varmadan cenazeye gelmekmiş en feci yas hali. Daha da kötüsü öldüğümde beni kim yıkayacak bile diyemeden pat diye ölmekmiş aslında. Daha çok yaşayacak günlerim var diye düşünürken, ölüm aklının köşesinden dahi geçmezken… Birden ve ansızın!

Sahi insan neden ölümü düşünmez? Bilmez de ondan. Bilmez ve bilmediğinden korkar. Yaşamayı çok iyi bilir oysaki (!) Anne karnında organları oluşurken daha öğrenmeye başlar hayatı. Yaş aldıkça daha da bir ezber eder yaşamı. Çevresindeki ilk minik topluluğun kurallarını, görgüsünü alır ve öyle devam eder ezberine. Durmaz, yorulmaz. Sürekli bir işi vardır; sürekli yetişmesi gereken bir yer. Koluna saat takar hatta zamanı kaçırmasın diye! Daha da yaş aldıkça daha büyük topluluklara karışır ve oranın kurallarını ezber eder. Hayatı, bilgiyi kopyalamakla geçer. Bir an durup sorgulasa aklı şaşar. O yüzden duramaz hiç. Hatta zamanla kural yazan olur. Kural koyar, kural bozar. Bazısı da kurala uyar. Öyle bir ezber etmiştir ki o kuralı. O kuralı yaşatmaktır artık tek amacı. Kalbi susturur, akla bakar. Kurallara en iyi şekilde uyan odur. Uymak zorunda bırakılan. Bir adım dahi atsa düşeceğini bilir kendi yarattığı o uçurumdan. Çünkü kalbi tanımaz hiç ve korkar. Sonsuz bir yarış başlar sonra. Acımasız ve haince. Birileri gülerek izlerken, diğerleri o gülenlere ulaşabilmek için birbirlerinin üstüne basar. Sonra seyreyle curcunayı. Kendi yarattığı sanal dünyada ölüm-kalım savaşında ölümü bırak, yaşamayı dahi unutur. Dakikalar hatta saniyelerin hesabını yapar. Sürekli ben der. Ben ve onlar. Ben ne yaptım bak onlar ne yapmış! Benim çocuğum böyle onunki şöyle. Ben mutsuzum onlar mutlu. Sonsuz kıyaslamalarla bünyesine yüklediği negatif enerjiyi de minik kötülüklerle geri saçar evrene… Onun dengesidir bu. Diğer türlü olmak bozar dengesini. Ayak oyunları, beyaz olmayan yalanlar hatta iftiralar hatta ikiyüzlülük yok yok çok yüzlülükle sürdürür savaşını. Yükselir yükselir ve daha çok yükselir. Çünkü sesi çok yüksektir. İyilik ya da iyiler susar. Bu 3650 kişi arasında iyiler görünmez olur nerdeyse. Diğerlerinin çığlıkları onların fısıltılarını susturur. Öyle sanırız çoğunlukla. Ama öyle olmaz. Çünkü insanlar gürültüyü değil sesi dinler aslında! Çığlıklarınızı dahi duymayan bir toplumdan, fısıltınızı dinleyen iyilere… Hoş gel 2025…
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum