“İleri demokrasi” yalanı 18 yılda hızla “ileri otoriterleşme”ye dönüştürüldü
Seçimle gelene kayyum atamak, muhalif düşünceye tutuklamak sıradanlaştırıldı.
Bu “sıradanlaştırılmış” tutuklama, baskı ve kayyum HDP’yi ve HDP üzerinden muhalefeti kuşatmaya devam ediyor. AKP-MHP iktidar bloğu, HDP ve tüm muhalif kesimlerin siyaset alanını daraltmak, yasaklamak ve ötekileştirmek için, iktidar araç ve avantajları kullanarak saldırıyor.
HDP’ye yöneliki sistematik baskılar ve ayrımcılık yeni değil.
Şimdi ise, Kobani olaylarını 6 yıl sonra tekrar hatırladılar. Dosya tekrar açıldı.
Dosyadan HDP’ye tutuklama, baskı ve kayyum çıkardılar. Muhaliflere aba altında sopa ve korku körüklediler.
Kürt seçmenlerine ise yine, “HDP’li seçerseniz, kayyum ile yine alırız” mesajı verildi. Demokratik, barışçıl, hümanist siyaset dili yerine, ayrımcılık üreten kin ve nefret söylemini yarattılar.
İktidarın amacı ve hedefi bellidir; hukuk ve yargı gücü ile iktidarını korumak, muhalefet blokunu dağıtmak, parçalamak,
Kobani olaylarından sonra 3 seçim yapıldı. Tutuklananlar arasında bir çoğu aday oluyor. Yüksek Seçim Kurulu adaylıkları kabul ediyor. Çünkü adayların adaylıklarında hukuka aykırılık yok. Siyasal meşruluk kabul ediliyor.
Halk milyonlarca oy vererek, temsilcilerini seçiyor, TBMM’ne milletvekili ve Belediyelerine de başkan ya da meclis üyeleri olarak gönderiyor.
Hukuki ve “demokratik” süreçlerin bir parçası olarak seçilenler, muhalif ya da HDP’li olunca, hukuki değil siyasi gerekçelerle baskı, tutuklama, gözaltı ve kayyum ile siyaset alanın ve özgürlüklerinin dışına bırakılıyor.
6 yıl sonra hatırlanan Kobani olaylarından dolayı 17 civarında HDP'li siyasetçi yine aynı gerekçe tutuklanıyor.
Meşru olan siyasal zemin meşru olanlara yasaklanıyor.
Ama 6 yıl önce Kobani olaylarından yargılanan Ayhan Bilgen 8,5 ay hapis yattıktan sonra, yapılan yargılamada beraat etmişti. Hatta aynı yargılamadaki hak ihlalinden dolayı, devlet Ayhan Bilgen’e tazminat ödüyor. Dolayısıyla bugün, Ayhan Bilgen’in tekrar tutuklanması manidar değil, siyasal intikamın adıdır.
Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen’i görevden almak ve yerine kayyum atamak için, hukuki değil siyasi bir karar ile Kobani olayları yeniden gerekçe gösterilmiştir. Kamuoyunun vicdanında bu tutuklanmaların hukuki olmaktan daha çok, siyasi olduğudur.
Bu yeni bir durumda değil. Son da olmayacak gibi. Çünkü 1,5 yıl içinde HDP’nin kazandığı 65 belediyenin 48’ine AKP iktidarı kayyum atadı.
AKP iktidarı sandıkta kazanmadığını siyasi vesayet altına aldığı yargı eliyle kazanmayı tercih ediyor.
Hatırlayalım; 31 Mart 2019 seçimleri AKP ve MHP bloku için büyük bir yenilgi olmuştu. AKP ve MHP blokunun oy oranlarındaki düşüş, derinleşen ekonomik, sosyal ve sağlık krizi ile birlikte daha da düşmeye başladı.
Çünkü AKP ve MHP bloku ülkeyi yönetemiyor. Güç kaybediyorlar. Hem derinleşen krize hem de iktidarlarının siyasal çöküşüne çare olamıyorlar. Krizleri manipüle etmek için, çareyi ülkenin gündeminde gerilim yaratmak arıyorlar.
Bu tutuklama ve kayyum sadece HDP’li vekillere ve belediyelerin eş başkanlarına yönelik değil, aynı zamanda onlara oy veren milyonlarca seçmen halkın iradesine siyasal ipotek koymak ve kayyum atamaktır.
Halkın oyları gelenin, iktidarın gücüyle almak, demokrasinin değil, otoriterleşmenin sonucudur.
Muhalif olmak kolay değil. AKP ve MHP iktidar bloğu için muhalif olmak suç ile eşdeğer görülmektedir.
Düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki yasak ve baskılar sonucu, gazeteciler, aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler, işçiler, işsizler ve kısaca muhalif olan herkes potansiyel suçlu muamelesi görmektedir.
HDP'li olmanın da zaten kendisi “suç” sayılıyor. İktidarın makro politik söylemine destek için, yandaş medyadaki yorumlar ve tartışmalar da yaratılan çirkin ve asılsız algı ile 6 milyon seçmenin siyasi partisi şeytanlaştırılmakta ve HDP’lilere yönelik baskılara meşruluk kılıfı hazırlanmaktadır.
HDP’ye yönelik süregelen siyasal linç, yargı araçsallaştırılarak siyasi bir intikama dönüştürülmektedir.
Böylesi süreçlerde, demokratik muhalefet dinamiklerinin, daha fazla işbirliğine, ortak akla, ortak stratejilere ve daha cesur yaklaşımlara ihtiyacı vardır. Unutulmamalı ki bu tutuklamalar ve baskılar sadece HDP’ye değildir. HDP üzerinden Türkiye’nin tüm muhalif kesimlerine yöneliktir. HDP’yi dayanışmak, Türkiye’nin tüm muhalif kesimlerini sahiplenmek anlamına gelir.
Demokrasinin erdemliği, hukukun üstünlüğü ve evrenselliği, yargının tarafsız ve bağımsızlığı, hak ve adaletin laiklik ekseninde bir Türkiye kurmak için, tüm toplumsal muhalefet kesimlerinin, farklı ama birarada, farklılıklarıyla birleşik mücadele zeminlerinde, demokratik ve barışçıl bir geleceği birlikte kurabiliriz.
Hepimiz bu zorlu süreçte tarihsel sorumluluk üstlenmek ve görev almak zorundayız.
Toplumsal barış ve huzur için, siyasal alanın ve siyaset yapma hakkının özgürleşmesini ve demokratikleşmesi için daha fazla dayanışmaya, ortak akla, ortak davranmaya ve ortak gelecek hayali kurmaya ihtiyacımız vardır.
FACEBOOK YORUMLAR